Xorasan ve Orta Anadolu Kürtleri, eskiden Alevi olduğu halde, şimdi biri Şia olurken, Orta Anadolu’dakiler Sünniliğin Hanefi mezhebine zorlanmıştır… Xorasan Kürtleri bütün ulusal bayram, kutlama ve kendilerine has olan ritüelleri unutmamış veya unutmak zorunda bırakılmamıştır.
Aynı aşiretlerin mensubu olan Orta Anadolu Kürtleri arasında bu kutlamaların hemen hemen hepsi kaybolmuştur.
Her ulus, binlerce yıl öncesinden süzülüp gelen tarihi, dini, değer yargıları, yazılı ve yazılı olmayan toplumsal kuralları, ahlakı, kısacası kültürü ile ayakta durur; onunla çekici olur ve güzelleşir. Bu nedenledir ki her ulusun kendisine göre gelenek ve görenekleri, ahlakı, değer yargıları ve çeşitli ritüelleri vardır. Bu, dünya bahçesindeki rengarenk güller gibidir. Güzel, saygın ve istenilen budur. Ama bağbozucuları, yumuşak ve zor yöntemi ile bu bahçedeki çiçeklerin bir kısmını kopararak kendi kanlı dikenlerini dikmeye kalkışınca dünyadaki güzellikler de yavaş yavaş kayboluyor. Yumuşak yöntem; siyasi etki, parasal imkan, maddi kuvvet ve reklam ile diğer kültürleri yavaş yok ederken, diğeri de zorbalık ve inkar ile ortadan kaldırır.
İkinci yol, yani zorla asimilasyon için Orta Anadolu ve Xorasan Kürtlerini karşılaştırınca gerçek tam çıplaklığı ile anlaşılır. Aradaki farkı derinliğine görünce bağbozucularına olan kızgınlık, nefret ve isyanın içinizde kabaracağına eminim. Çünkü Orta Anadolu Kürt toplumunun kendisine ait olan öz kültürü yok edilmiş, başka bir kalıba sokulmuştur. Tarihsel gelişim süreci içinde topladığı, özümsediği, özdeşleştiği ve tatbik ettiği kültüründen, gelenek ve göreneklerinden koparılmış; ne yaptığını bilmeyen, şaşkın, bir o yana bir bu yana kayan bir toplum yaratılmıştır. Yani o otantik çiçeği koparılmış, yerine yabancısı olduğu başka bir elbise giydirilmiştir.
Son kültür de kayboldu
Elli yıl önce, ninem, büyük kazanda aşure pişirir, çeşitli kaplarda elimize verir ve komşulara dağıtmamızı isterdi. Devletin baskısı ve İslam’ın toplumda yayılmasıyla beraber, bize has olan ve elimizdeki bu son kültür halkası da kayboldu. Çok sevdiğim aşureyi o gün bugündür yemiş değilim. İşte bizim rengimizi, sosyal yaşantımızı ve dinimizin bir sembolü olan çiçeğimiz böylece koparılarak elimizden alındı.
Buna benzer bir başka kültür halkamızda ‘Sede-Newroz’ bayramı idi. Gece yüksek bir yere ateş yakan gençler ellerinde meşaleler ile dolaşır, enerjileri bitinceye kadar oynar, halay çeker ve türküler söylerdi. O da yukarıdaki nedenlerde dolayı elimizden alındı ve günümüzde bize ait olan hiç birşey bırakmadılar. İşte bu bir toplumun, ulusun asimilasyona uğratılması, içinin boşaltılması ve köksüzleştirilmesidir; güzel bir gülün kopartılarak yerine ısırgan otunun dikilmesidir.
Kadının sosyal alandaki rolü ortadan kaldırıldı
Şimdi bu Kürt toplumunun elinde, kendisine has, kendi öz kültürünü yansıtan hiçbir bayram, kutlama ve ritüel bırakılmamıştır. Çölün ortasında kurumuş bir ağaç gibidir. Bunun tek sebebi içinde yaşadığı devletin sistemi ve dindir. Çünkü din ve devlet elele verip, toplumu olduğu gibi kabullenmemiş, onu değiştirmeye, kendisi gibi yapmaya zorlamıştır. Bu ikilinin baskısı nedeniyle demokratik toplumun esas öğesi olan kadının rolü tamamen ortadan kaldırılmış, erkek egemen ve baskıcı bir toplum yaratılmıştır. Kadının sosyal alandaki bütün faaliyetleri ‘günah’ ile yasaklanınca toplum sakat bırakılmıştır. Oysa Kürtlere has bütün bayramlarda kadın erkek eşitliği ve birlikteliği vardır. Örneğin Orta Anadolu Kürtleri arasında müzik enstrümanları kalmamıştır; davul ayıplanırken; en sevdikleri kaval bile yok olmuştur.
Xorasan ve Anadolu Kürtleri
Bunun daha iyi anlaşılması için, Orta Anadolu Kürtlerini bir diğer parçası olan Xorasan Kürtlerine yakından bakmak lazım. Çünkü bu iki grup birbirinden koparılmış aynı aşiretlerin parçalanmasından meydana gelir. Biri İran devlet sisteminin egemenliğinde, diğeri Türk devlet sistemi egemenliğinde yaşayan aynı ulusun ve aşiretlerin bireyleri. İki toplulukta eskiden Alevi olduğu halde, şimdi biri Şia olurken, Orta Anadolu’dakiler Sünniliğin Hanefi mezhebine zorlanmıştır… Xorasan Kürtleri hemen hemen bütün ulusal bayram, kutlama ve kendilerine has olan ritüelleri unutmamış veya unutmak zorunda bırakılmamıştır. Örneğin; Newroz (Ida gır), Güreş oyunları (Çardeh rojên Eyde), Kış Geceleri (Aile buluşmaları), Karakış gitti (Çelle çû), Son Çarşamba (Axırçarşem) gibi onlarca ulusal bayram ve şenliklerini kutlamaya devam ediyorlar. Aşureyi dağıtmayı ve düğünlerde eski giysilerini ve oyunlarını oynamaya devam ediyorlar. Ama aynı aşiretlerin mensubu olan Orta Anadolu Kürtleri arasında bu kutlamaların hemen hemen hepsi kaybolmuştur.
Toplumsal kırım
Evet, dünya değişiyor, toplumlarda bununla beraber değişiyor ama geleneklerin kaybolmasının en büyük nedeni devletlerin politikasıdır. Örneğin yaşadığım İsveç toplumunda yılda bir gün yakınlarını anma günüdür. O gün tatildir ve herkes mezarlıklara giderek yakınlarının başucuna bir demet çiçek bırakır. Biz Orta Anadolu Kürtleri ise ne ulusal ne dinsel ne de toplumsal bir bayram veya kutlama günü kalmamıştır. Başka bir ifadeyle buradaki Kürt toplumuna has, sadece onlara ait olan hiçbir şey bırakılmamıştır. Bu toplumsal bir affettir! İşte bu bir ulusunun içini boşaltma, etini yiyerek kemiklerini bırakma veya bilinen tanımı ile insanlık suçu olan asimilasyondur!
Yazı daha önce Yeni Özgür Politika’da yayınlandı.