Barış büyüklüktür, savaşçıların boyları geleceğe yetmiyor.
Oysa barış büyütür insanı…
Barışta sisler dağılır, kudurgan öfke diner! İnsan kendisini, ötekiyi ve geçmiştekini görür. Kendisiyle, ötekiyle ve yapılanlarla yüzleşecek yüzü olmayanlar barışa bu yüzden kördür!
Oysa barış sakinleştirir… Gönle yeni bir gören göz verir.
Barış, havaya, suya, insana, geleceğe iyiliktir. Bütün bildiği kötülük olan zalimin iyiliği öğrenmesi taştan gülün filizlenmesidir.
Oysa taştan bile gül biter; tavlansın, sulansın, güneşlensin yeter ki! İyilik kötüyü iyileştirir.
Barış genişliktir. Sınırlara tapanların, barışı, tel örgüleri eriten barışı ufku almaz!
Oysa bu genişlik, savaşçının da içini genişletip maviliğe açacaktır.
Barış tevazudur! Tevazu toprağa yüz dönüp, gökyüzüne yücelmektir. Yerden bitme savaşçı cüceler, bir kafa mesafesindeki toprağa az da olsa eğilemezler, eğilseler başın değeceği yer topraktır, düşürdükleri canlar ordadır! Kibir onların omurlarıdır.
Kibir kendini yakar, duman duman havaya karışır; tevazu ise toprağa erdem tohumu olarak düşer.
Barış kirli ve kanlı çıkarın zararınadır! Barış gelirse, çıkar yas eder.
Oysa çıkarcının bile bir yerinde bir itirazı vardır mevcuda! Öyle ya, hiç değilse zaten kirlenmiş olan kârına kan karışmayacaktır!
Barış muktedirlerin tahtının dört ayağını da kırar; tanrı yüzlü(!) maskelerini indirir, omuzlarındaki yılanları kurutur, asalarının sırrını kaldırıp odunluğunu gösterir, ipeklilerini üstlerinden çeker ve bedenlerindeki yağlı, kıllı, zehirli dişleri tırnakları teşhir eder.
Tahtı genç insan ölüleri ayakta tutuyorsa uzaktır barış.
Oysa tiran muktedirler, ölümden az önce doymaz karınlarını bir nefeste “keşkelerle” dolduracaklardır: “Ba’dexarab-el Basra!”…
Barış savaşın yarattığı zaafı giderir! Bombaların mermilerin çizdiği yeni yapay sınırları ortadan kaldırır! Savaşçı zayıflığa dayalı gücünü yitirmek istemez!
Oysa başkalarının güçsüzlüğü üstüne inşa edilen, geçmişteki bütün güç’ler de bir gün güçsüz düşmüşlerdir.
Barış sessizliğin duyulduğu güvercin mavi, güzel aydınlık; savaş, savaşçıların hain konuşmalarının jet seslerinde, bomba seslerinde arazi edildiği karanlıktır.
Barış adaletin tohumu, doğumu, yaşamı; savaş ölümüdür.
Barış tüm bir insanlığı tek tek kucaklar; savaş birkaç güçlüyü sırtlar omuzlar!
Barış sokağa elimizi kolumuzu sallaya sallaya çıkmak; savaş çıkmaz sokaktır!
Barış erdeme çıkar yol; savaş, çıkarın yanı yarlı dik yokuşudur.
Barış mağdurun bağışlamakla intikamıdır. Savaşçının en önce boğulacağı bu hava, sonra kendi nefesini açacaktır.
Adil barış insanlaşmak, haksız savaş hayvanlaşmaktır!
ömerfarukhatipoğlu
(“şeyler’e dair / dememeler”den)