Geçen yazıda, Turan zemin ülkesinin, Türk tarihçilerin Şahname’yi yanlış tercüme ederek, iddia ettiği gibi Türkistan olmadığını, aksine oranın bir Aryan toprağı olduğunu anlatmaya çalıştım. Bunun böyle olduğunu onlarca belge destekler.
Firdevsi de krala sunum endişesi ile buranın bir Fars ülkesi olduğunu iddia eder ama kitabı yazdığı dönemde ve öncesinde o bölgede de büyük bir Kürt ve Beluc kütlesinin olduğunu biliyoruz. Firdevsi’nin iddia ettiği gibi eğer Tur, Fars ulusundan ise buradaki Kürtler ve diğer halklar onun egemenliği altındaydı ve bunları Fars olarak göstermek istemiş olabilir.
Veya Tur ve onun egemenliği altında olanların bir kısmı Kürt’tü, Firdevsi gerçekleri çarpıtarak Fars gösterdi. Şimdilik her ihtimal doğru olabilir, çünkü bu konu daha daha fazla araştırma gerektiriyor. Ama kesin olan, Turan coğrafyasının kuzeyinde (Büyük Horasan) çok büyük bir Kürt kütlesinin var olduğudur. Ayrıca Turan zeminde yaşayan Aryan halkı olan Belucların da Kürtlerden fazla uzak olmadığını belirtmek gerekir. İşin ilginç yanı, eski haritalarda Turan bölgesinin bugünkü Pakistan’ın batısı, yani Belucistan olarak gösterilmesi. Burada bir tek Türk bile yok.
’Şahrıstani İranşehr’ adlı belgede, verilen verilere göre doğu Aryan halkının; Horasan, Bakteria (Soğdia, bugünkü Tacikistan) ve daha kuzeyden batıya dağıldıkları anlaşılıyor. Buraya aynı zamanda ’Airyana Vaeja’ da denilir. Tarihçi G. Gnoli ve M. Witzel’e göre; burası bugünkü Afganistan. W. Vogelsang, H. Humbach ise, Amu Derya’nın kaynaklarına yerleştirmiştir. Grenet ise Airyana Vaeja’yı, Penc Derya (Tacikistan) civarında göstermiştir (B. Şavata). İşte ismi geçen bu coğrafyadan Hazar Denizine kadar olan bölge, bugün ’Dış Kürtler’ olarak adlandırdıklarımızın o zamanki yurdu ve oradan batıya dağılmışlardır! Bu gerçeği en başta ’bizimkilere’ anlatmak zor ama gerçek bu! Bunlar, oraya sonradan mı gitti veya zaten orada yaşıyor muydu? Sorusunun yanıtını daha fazla araştırmalar verecek ama benim araştırmalarıma göre oraya sonradan gittikleridir.
Şahname: ‘Tahmurs’un oğlu Cemşid zırh yaptırdı. Newroz bayramı bu dönemde meydana geldi. Halk Cemşid’in baskı rejiminden bıkınca askerler teker teker İran’dan ayrılır. Tahmurs’un sülalesinden Abtin adında biri tahta getirilir ondan Feridun dünyaya gelir. Ülkeninin doğusu Tur/Turanistan; orada yaşayanlar Turani olarak dillendirilir;’ diye yazar ama bütün bunlara kuşku ile yaklaşmak gerekir. Türk yazarı N. Yıldırım: ’Doğu Aryanların anayurtlarından biri olan Sogdiana/Sughda yedi ayrı bölgedir ve bu her yedi ayrı bölge de kendine ait bir hükümdar yetiştirmiştir. Bu bölgelerden biri Yam (Cem/Cemşid)’ın, biri Dehhek’ın, biri Ferîdun’un, biri Manüçihr’in, biri Kavus ve Key Hüsrev’in’, biri Lohresp’ın, biri de Viştespa’nındır. Bunlardan, Keyanî hükümdarlarından Viştespa yaşlılığında, tahtını oğlu Goştesp (Viştespa)’a bırakarak Belh’teki Nevbehar manastırına kapanır;’ yazar. Görüldüğü üzere aralarında hiçbir Türk hükümdar yok ve Nyberg’in görüşünü haklı çıkarır.
Kürt geleneklerinde, belli bir coğrafyanın, bir aşiret ve ünlü bir şahıs/kralın ismini alması çok doğaldır. Bu nedenle o coğrafyanın da Turanistan olarak adlandırılması sıkça yaşanılan bir durum. Ve bu asla bunların Türk olduğu anlamını taşımaz. Bununla bağlantılı, ikinci cild Türkçe tercümede: ’Bu karara göre, Ceyhun sınırından Tur sınırlarına, oradan da Çin ve Hoten’e kadar olan alanı Tur Miletine verdiği’, şeklindeki tercüme yanlıştır. Halbuki Afgan tercümesinde, Tur Mileti, yerine ’Turanilere verildi’ deniliyor (1361-Delwa,s:14). İşte Türk tarihçileri burada kendilerine bir alan açmak istemiş. Alpaslan Türkeş’in o ünlü ’ülkü’ ideolojisi de bu tarihten kaynaklanmakta ve insanlar yanlış yönlendirilmektedir.
Firdevsi’ye göre, daha sonra Feridun’un oğulları arasında anlaşmazlıklar, savaşa dönüşür ve Tur kardeşi İreç’i öldürür. Türk tarihçileri bunu Türk- Fars savaşı olarak okur ve yansıtır. Bana göre de bu bir Kürt-Fars savaşı veya Fars-Beluc savaşıdır. Benim iddiam; Tur’un coğrafyasında, özellikle de büyük Horasan’da o dönem yaşayanların çoğunluğu bugün Kürdistan coğrafyası dışında yaşayan Kürtlerdir.
Yoksa şu soruya yanıt bulmak gerekir: Kürtler’in bir bölümünün orada olduğu kanıtlandığına göre, onlar ne zaman, neden ve nasıl gittiler?