Sanırım dünyanın en çok okuyan halkları arasında ilk sıraları İskandinavyalılar alır; yanlış hatırlamıyorsam sıralama Finliler, Danimarkalılar ve İsveçliler olarak devam eder. Herhalde Türkiye son sıralara yakın bir yerde kendisine yer bulur. Eğer İsveçlileri baz alırsak, halkın yüzde doksanı bilgili, kültürlü, donanımlı ve dünyadaki gelişmelerden haberdardır. Böyle bir halk herzaman kendisine yakışan bir yönetim seçer ve bu yönetimlere verdiği yetki ile diğer ulusların dillerine ve kültürlerine de verdiği saygıyı pratikleştirir.
İsveç halkı medyatik bir toplum, görsel ve yazınsal medyayı çok yakından takip eder. Bu yolla hem ülkesinde hem de dışarıdaki gelişmelerde haberdar olur. Sorgulayıcı, araştırıcıdır ama genelde medyasına inanır ve güvenir. Devlet kaynaklarından finanse edilen medya da, genelde bu güveni verir. Devlet içindeki güçler ayrılığında medya ikinci etkili kuvvettir.
İsveç devleti zengindir; sanayisi gelişkin, maden ve orman kaynakları açısından da zengindir. İnsanları da eğitimli, çalışkan, zeki; yönetimleri de dürüst olunca haliyle devlet de zenginleşiyor. Yaratılan değerleri halkına en adaletli dağıtan devlettir. Çalışıp vergi veren halkına bunu tekrar dağıtır. Bu nedenle, dağılımda kültür de pastadan büyük bir parça alır. Kütüphanelerinde kitap, cd, öğretici film, gazeteler, dergiler bulunur; ayrıca her türlü seminer, sergi ve aklınıza gelebilecek kültür aktivitesi yapılır. Çocuklar için muazzam imkanlar verir. Yani gazete veya kitap almaya yetmeyen bir İsveçli veya herhangi bir vatandaş bu eksiği kütüphaneleri vasıtasıyla giderir. Yeni çıkmış kitaplar, önemli ve nobel almış yazarların kitapları anında tercüme edilir ve devlet kütüphanelerinde bulunur. Bu sinema, tiyatro ve diğer bütün sanat dalları için de geçerlidir. Kısacası devlet bütün imkanları insanlarını hizmetine sunarak okumaya teşvik eder.
Küçük bir devlet ve az bir nüfusa sahip olmasına rağmen, belki dünyanın en çok yazarına sahip olan kara parçası. Devlet imkanlarının yanında, eğitim sisteminin düzgün olması ve dili iyi bilen iyi kullanan insanların çok olaması bunda büyük bir etken. Çünkü yazı ve kitaplarda hata bulmak hemen hemen imkansız ve standart bir dil kullanılır. Çünkü her kurumu ve yazarı diline sahip çıkar. Örneğin, Kraliyet Kütüphanesi diye bir kurumları var, burada eski kitaplar korunduğu gibi, onların insanları insan hizmetine sokmaya hazırlar. Aynı zamanda, uzmanlarının yıllık toplantılarında, dile giren yeni kelimeler tespit edilir, kökü araştırılır, analiz edilir ve yeni kataloglarda yayınlanır. Örneğin: Türkiyelilerin çok kullandığı ’Aboo’, ’Ayna’, ’yallah’ gibi kelimeler, yıllar önceden İsveç kataloglarına girmiş vaziyette.
Ülke nüfusunun tahminen yüzde 15 yabancılar teşkil eder. Bunların, dillerine ve kültürlerine de gerekli kaynakları ayırmıştır. Hepsi olmasada bir kısmı bundan faydalanır. Film, tiyatro, dans, müzik, grup ve projeleri ile gazete, dergi, bazı kitaplar, kültürel seminer ve konferanslar gibi geniş bir yelpaze de bu devlet kaynaklarının kullanılmasından pay alır. Bazı Kürtçe kitaplarında bundan faydalandığını belirtmek gerekir.
1980 yılından sonra gelen Kürt beyin gücü ve İsveç devletinin Kürt diline olumlu yaklaşımı sonucunda Kürtçe’nin bütün diyalektleri ile İsveç de bir gelişim ivmesi kazandığını herkes bilir. Destekçi politikalar sonucu binlerce akademik Kürtçe bilen öğretmen yetiştirildi, milyonlarca kitap basıldı ve belki onbinlerce öğrenci yetiştirildi. Kürt dili İsveç’in bu insani politikası sayesinde bir nefes aldı; belki toparlanmasına yardımcı olan kadrolar yetiştirdi.
İsveç’te tahminen 100-120 bin dolaylarında Kürt yaşıyor, bunların çoğu çalışıyor ve vergisini veriyor. Devletin onların dili ve eğitimi için ayırdığı kaynak, Kürt nüfusun verdiği vergi oranlarına düşen paydan sanırım fazla. Buna minnettar olduğumuzu ifade etmem gerekir.
Buna karşın Türkiye gibi bir ülkede en az 20-25 milyon Kürt bırak vergiyi, canını, kanını veriyor ama İsveç’in Kürtçeye ayırdığı kaynağın belki yarısı kadar kaynak ayırmıyor. İşte ülke ve sistemlerin farkı burada, demokratik olan ve olmayan, hak-hukuk sahibi olan olmayan, vicdan sahibi olan olmayanların farkı burada…
Birgün, Türkiye’nin İsveç’i örnek alacağı umudunu canlı tutarak, Kürt halkına yapılan bu haksızlığın giderileceğini umuyorum.