Biz Anadolu Kürtleri, 16 Nisan Referandumunda Oylarımız “Hayır”a Diyoruz

Biz Anadolu Kürtleri, 16 Nisan Referandumunda Oylarımız “Hayır”a Diyoruz

Biz Anadolu Kürtlerinin hikayesi, 1514 Osmanlı-Safevi imparatorluklarının Çaldıran Savaşıyla başlar. Yani bu yıl, 2017 itibariyle, tam 503 yıllık bir hikaye. Bu öylesine söylenmiş bir 503 yıl değil; her biri 365 günden oluşan gerçek 503 yıl… ‘Nedeni’, ‘nasılı’ bu yazının konusu olmayan 503 yıllık bir göç hikayesi… Dünyanın en kadim yurdunun sahiplerinin, 503 yıllık yurtsuzlaşma, sürgün ve Anadolu Bozkırında yurt bulma hikayesi… Biz, bir daha hiç kimsenin yurtsuzlaşmaması, sürgünlere tabi tutulmaması için 16 Nisan 2016 referandumunda “hayır” diyoruz. Biz Anadolu Kürtlerinin bu 503 yıllık hikayesi, aynı zamanda, yerleştikleri topraklarda kendilerini müthiş bir koruma hikayesidir aynı zamanda. Dilini, kültürünü, adetini, geleneğini, stranını korumasının hikayesi… Bu 503 yılın son 100 yüzyılı, bilinçli, planlı, örgütlü asimilasyon politikalarıyla geçmiştir. Sonuç asimilasyonu yürüten devletin istediği gibi olmamıştır; Anadolu Kürtleri tamamıyle asimile edilememişlerdir. Bu elbette hiçbir kurumu, örgütü olmayan Anadolu Kürtleri için gurur duyulacak bir olgudur. Ancak bugün bulunduğumuz noktanın bizim için de ideal bir nokta olduğunu kimse söyleyemez. Çok şey kaybettik; ancak kaybettiklerimizi yeniden kazanacak bilincimiz, kurumlarımız ve örgütlülüğümüz var bugün. Bir daha, hiçbir halkın asimile edilmemesi için, ’kaybettiklerimizi’ bir an önce yeniden kazanmak için 16 Nisan referandumunda oylarımız ”hayır”a diyoruz. Biz Anadolu Kürtleri, Anadoluda komşumuz halklarla iyi ilişkiler içinde olduk 503 yıl boyunca. Hakkaniyet ve adalet dışında bir ölçümüz olmadı komşularımızla ilişkilermizde. Ancak devletin bizimle olan ilişkilerinde ‘hakkaniyet’ ve ‘adalet’i esas aldığını hiçkimse söyleyemez. Kürtler ve bu arada Anadolu Kürtleri, kendi kimlikleriyle hiçbir devlet mevkiinde, yerel yönetim biriminde yer alamadılar. Kendilerini ne kadar fazla inkar ettilerse o kadar hızlı yükseldiler devlet katında; hatta Cumhurbaşkanlığına kadar. Biz Anadolu Kürtleri, kendimizin inkarı pahasına hiçbir makam ve mevkiye talip olmayacağız artık. Biz Anadolu Kürtleri, şimdi 503 yıldır yurt edindiğimiz Anadoluda, kendi adımız, kendi kimliğimiz ve kendi ideolojimizle, hemşerisi olduğumuz belediyelerden, vatandaşı olduĝumuz ülkenin meclisine kadar, her alanda siyasi aktör olmaya adayız. Adımız, kimliğimiz ve ideolojimizle, içi doldurulmuş gerçek kardeşlik kavramını hayata geçireceğiz. Ideolojimiz, 40 yıllık pratiğimiz ve yerel yönetim ve “Meclis” tecrübemizle, Türkiye’de demokratik bir cumhuriyet gerçekleştireceğiz. Ve bütün bunlar için 16 Nisan 2017 seçimlerinde oylarımız “hayır”a diyoruz. En başta, resmi ideolojinin, özünden en fazla uzaklaştırdığı ve Kürtlere karşı en fazla kullandığı islamın, “Ben sizi farklı dillerde ve kavimlerde yarattık ki birbirinizi tanıyıp sevesiniz” diyen ayetindeki, “Acemin Araba, Arabın Aceme hiçbir üstünlüğü yoktur” diyen hadisindeki halkların kardeşliği anlayışını emreden özünü ortaya çikaracağız “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisi ile özetlenebilecek toplumsal dayanışmacı özünü ortaya çıkaracağız. “72 millete bir nazarla bak” diyen, ama bir türlü bu topraklarda kendisine ‘aynı nazarla’ bakılmayan, inananları tarih boyunca sistematik bir biçimde katliama uğrayan Aleviliğin eşitlikçi, humanist özünün bu topraklarda yaşam bulmasını sağlayacağız. Anadolunun kadim dinleri Zerdüştiliğin, Êzdîlîğîn devletin dilinde bir aşağılanma gerekcesi olmaktan çıkarıp hak ettikleri yere getireceğiz. Sözün özü, bütün inançların yan yana yaşayabildiği, inananların inançlarını özgürce yaşayabildiği, bu kadim toprakların tarihine yakışan gerçek laik sistemi kurmak için 16 Nisan 2017 referandumunda oylarımız ” hayır” a diyoruz. Kapitalist modernite, insanı, şuurunu kaybetmiş bir tüketim nesnesi haline getirmiştir. Tükettikçe kendisini ve doğayı hızla tüketen ve bu suretle doğanın ve kendisinin sonunu getiren şuursuz bir varlık. Bu şuursuz insan ve toplum gerçekliğini ahlaki insanı ve ahlaki toplumu esas alan demokratik modernite tasavvuruyla değiştirmek için 18 Nisan 2017 seçimlerinde oylarımız “hayır”a diyoruz. Siyaseti, siyasetciyi yolsuzluk yapan ama hesabını vermeyen ayrıcalıklı bir grup yapan bir kurum olmaktan çıkarıp gerçekten fikir ve hizmet üreten bir kuruma dönüştüreceğiz. Yukarıda saydığımız sorunların çözümü için “hayır” diyoruz. Bir başka parti değil. Sorunların sebebi olanlar aynı zamanda sorunun çözümü olamazlar. Sorunların çözüm iradesi olabilmek için “hayır” diyoruz. Kısacası, siyasi irademizi ortaya çıkarmak için, 503 yıldır büyük bir inatla koruduğumuz dilimizin, kültürümüzün, irademizin siyasi bir statuye kavuşması için 16 Nisan 2017 referandumunda oylarımız “hayır”a diyoruz.