Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri sayın Antonio Guterres, 1 Kasım’da İstanbul’da bazı görüşmelerde bulundu ve açıklamalar yaptı. Dikkat ederseniz dünyanın en büyük uluslararası kurumunun adı Birleşmiş Milletler, devletler değil. Bu nedenle yer kürenin bütün milletlerinden/insanlarından sorumlu olan bir kurum ve onun başında önemli bir şahsiyet. Sayın Guterres’i tanımıyorum ama dış görünüş itibari ile sempatik, yumuşak ve sağlam karekterli biri görünüyor. Ama Rojava’ya saldırı ve insani trajediler nedeni ile apar topar İstanbul’a gelmesi ve yaptığı açıklamalar beni derin kaygılara sevk ettiğini peşinen belirtmeliyim.
‘Kan Pınarı’ askeri saldırısından gelen fotoğraf ve filmleri dünyanın bir numaralı kurumun başında olan sayın Guterres’in seyrettiğini ve gördüğüne eminim. En azından fosfordan bütün cildi yanan Muhammedi ve onun feryadını görmüş ve duymuştur. Aksi halde bu işini suistimal etme, hatta insanlık karşısında bir suç işleme gibidir; çünkü asli görevi o! Ağzı kulaklarına varan pozlarını yadırgadığımı söylemeliyim, bu kadar acıya rağmen bu insan nasıl bu kadar sevinç dolu olur? Diye kendime sormuş en azından kameralar karşısında biraz asık suratlı olmasını bekliyordum, neyse belki yapamıyordur deyip geçelim. Aslında İstanbul’da yaptığı açıklama ile sırıtmasının arkasındaki gizli düşüncesini de açıklamış oldu: “TC devletinin projesini, (Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecileri, Serêkaniyê ve Girê Spî’ye yerleştirilmesi için) Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği (UNHCR) teklifi incelemek ve Türk yetkililer ile görüşmeleri sürdürmek için bir ekip kuracağını, BM olan destek ve işbirliğini taktirle karşıladığını” söyledi. Hatırlanacağı üzere bir başka BM temsilcisi de “TC sivilleri ve alt yapının korunması garantisi verdi” demişti.
1945 yılında kurulan BM’nin en önemli amacı: Dünya barışını ve güvenliğini korumak, toplumsal ve kültürel işbirliğini oluşturmaktır. Peki, Suriye’nin en güvenli bölgesinin barışını ve güvenliğini insanlık düşmanı çetelere teslim eden kim? Oradan yaratılan toplumsal ve kültürel birlikteliği topları ve uçakları ile darmadağın eden ve verdiği garantileri yerine getirmeyen kim? BM başı olarak bunu kınamaz ve yaralı insanlarına çare aramaz iken onların yerinden edilmesini onaylayan ‘ekip kuracağım’ demek de ne oluyor? Bırakın görevi, insanım diyen birinin bile bunu kabullenmesi doğrusu çok acı ve ayıp! Bu doğrudan katliamlara sahip çıkmak ve insanlığın yüzkarası olan bir tutumdur. Milletlerin cemiyeti olmanız nerede kaldı, yoksa orada yaşayan zavallı Kürt, Arap, Süryan ve Ermenileri milletten saymıyor musunuz? Binlerce çocuk hergün: “Ben evime ve okuluma dönmek istiyorum” diyor; duymuyor musunuz?
Dünyanın gözü önünde sivil insanlara karşı bir katliam ve jenosid yaşandı/yaşanıyor; medya, neredeyse hergün canlı yayında veriyor, hadi bunu önleme kudreti yok diyelim; kabul. Ama yerinden, yurdundan, evinden, ekmeğini yediği tarlasından, bağından, kümesindeki tavuğundan, hayallerinden zorla koparılan insanların, yerine başkasını getirip yerleştirme projesine eğer BM başı olarak onay verir, bunu hayata geçirirse başta kendine, sonra da insanlığa en büyük kötülüğü yapmış olacaktır! Bunu hayata geçirmeye kalkışırsa hiçbirşey O’nu affettirmeyecektir. Kendi çocuk ve torunlarının gözlerinin içine gönül rahatlığı ile bakamayacaktır!
Sormak isterim, “Mültecilerin gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde dönmeleri halinde”ki açıklamalarınıza kendiniz de inanıyor musunuz? Kendinizi onların yerine koyun, kim başkasının evine, toprağına yerleşmek ister? Daha şimdiden ‘göçmenlerin nasıl bir baskı ile oralara yerleştirilmeye kalkışıldığı’ şeklinde onlarca rapor yayınlandı. Bunun açık bir soykırım ve demografik yapıyı değiştirme olduğu açıktır. Bunu bilmemeniz düşünülemez.
Elinde sadece kalemi olan biri olarak şunları hatırlatmak isterim: Eğer bu proje hayat bulur ve sizde BM başındaki zat olarak onay verirseniz, yaralanan bütün çocuklar sizin o büyük binanızın üzerine, kalemlerinize ve hazırlayacağınız bütün o belgelerin üzerine işesin! Eğer dünyanın en aşağılık projesine onay verirseniz, şunu biliniz ki er veya geç, gelecek nesiller bu haksız ve hukuksuz sistemi, kurumlarını ayakları altına alacak, bunda imzası olanları yüzkarası olarak hatırlayacaktı