H. Mehmet Bozdağ’dan Mektup-7 / Ahmed Gezer

Ekoloji dostu olmayanlar, kendisiyle, demokrasiyle barışık olabilirmi, sanmıyorum. Gelişmiş demokratik bireylerin bir çok yönü vardır. Senin dile kimliğe, sosyal paylaşımlara, etkinliklere ilgin vardır. Benim çevreye, insan haklarına siyasete, meslek odasına, başkası spora, teknolojiye… vb. Çok yönlü olmak doğru olanıdır. İşte bu ilgi alanlarımız örgütlü bir şekilde yürütülmeli . Yanlış hatırlamıyorsam gelişmiş ülkelerde bir birey ortalama yedi derneğe kuruma üye olabiliyormuş. Bu anlamıyla hepimiz bulunduğumuz gerçekliğe katılan ve geliştiren olur isek değiştirebilir , dönüştürebiliriz. Tabi geri ülkeler için bu tür kişiler tehlikeli görülsede , inatla devam etmek gerekir.  Bir bireyle ne değişir demeden, inanarak yürümek. Küçük küçük farkların toplamı devasa değişimlere yol açar, yeterki umut ve inanç olsun. Başarı burada gizli. Bu arada unutmadan ekleyim, tüm bunlarda aile yanında veya daha aktifse başarı gelmiş-yakalanmış demektir. Diğer türlü, kanadı avcı tarafından yaralanmış göçmen kuşu misalidir. O yüzden aileyi önemsiyen, değer veren yaklaşım , arkadaş , yoldaş olmak çok önemli. Bu aynı zamanda ekstra mutluluk duygusu yaşatır. Yine çok iyi biliyoruz ki , kadınların olmadığı, öncülük yapmadığı uygarlıklar hep gözyaşı ve acıyı topluma getirmiştir. Bu anlamıyla ilkin ve en önemli özelleştiriyi kadınalar vermeliyiz . Gerçek bir özeleştiri bulunmadan-arınmamız temizlenmemiz mümküm değil. Halk ozanı Neşat Ertaş “kadın insandır, erkek insanoğlu ” demişti. Asolan kadındır, ne zaman sindirdik , içselleştirdik , o gün doğru rotaya girmişiz demektir. Biz erkekler çok kötü bir sınav verdiğimiz kesin. İnsanlık tarihinde, % 98 kadın eksenli iken hiçbir canavarlaşma, baskı, şiddet yok iken, beş bin yıldır % 02’de biz erkekler iktidara geldiğimizden beri savaş, şiddet , sömürü, talan, kölecilik var. Anlıyacağın ne kadar kadınlara özellştiri versek de, aklanabilir miyiz? Emin değilim, vicdanen de olsa bir yerden başlamak gerekir. Kadın özgürlleşmeden toplumsal özgürllüğü yakalama şansı yok. Biliyoruz ki , ilk sınıflaşma kadında başladı. Kadının özgürllükçü , eşitlikçi, komünel sistemine yaratımlarına el konularak, eve kapatıldığı an, sadece üreme aracına dönüştürüldüğü an bugünkü kapitalist sistemin temelleri atılmış oldu. Bu kadar teknolojik gelişmelere rağmen yapılan sümerlerin farklı bir versiyonu. O yüzden çözüm ararken ilk nerde, nasıl kaybedildiğini bilir isek çözümüde geliştirmek daha kolay ve anlaşılır olur. Daha net söylemek gerekir ise, kadın özgürlüğü olmadan ne sosyalizm olur nede başka bir sistem. Ancak kapitalizmin bir kopyası olur. Zor gibi görünsede bir yerinden başlayınca hızla yol alabiliyor. Gerçekçi düşleri olanlar büyük işler başarabilir. Örneğin, Jules Verne 1865 yıllında ‘’Aya yolculluk’’ adlı kitabı yazdı. 104 yıl sonra , yani 1969 Ay’a gidildi. Hazerfen Ahmet Çelebi, 1632’de Galata Kulesinde boğazı aşarak 3350 metre uçarak Doğanlar Meydanına indi. Günümüz insanın bilinci, olanakları çok daha gelişkin. O zaman biz neden başarmıyalım. Büyük düşleri olanlar büyük başarılara imza atarlar. Kişi düşleri kadar özgürdür demişler.Umut,inanç insanın duygularıdır. Yine iyi bilinmeli ki en hızlı bulaşıcı olan duygulardır.