HALKLARIN ARASINDA ÇAĞIN ELÇİSİ MİSİNİZ / Perihan Yoğurtçu

İnsan fıtratına aykırı bir şeydir aynı tandanslı dünya bakış açısına sahip olmak. Nasıl ki her insanın parmak izi farklıysa, dünya görüşü de farklı olabilmektedir. İnsanın doğasında var olan farklılıkları yok sayarsanız kapkaranlık ve sevimsiz bir insan tipolojisi kalır elinizde. Farklılıklar bir halkın çimentosudur ve her daim diri tutandır.Renklilik hususunda lafı kendimize yani biz Kürtlere bağlayayım. Kürtler öteden beri gül bahçesine benzer renkli kültüre sahip bir halktır. Kürtler bu gül bahçesinin renklerini tek renge dönüştürmeye ne niyetleri ne de çabaları oldu. Bilakis renkliliklerini sevdiler ve hep korudular. Fakat ne acıdır ki Kürtler halklar arasında sergilediği bu hoş görüyü, kendi aralarındaki farklılara karşın sergileyemiyorlar. Kendi içindeki farklılıklara karşı tahammülsüzdürler.

Bilinen bir şeydir, Kürtler arasındaki var olan iç çelişkileri,  bu iç çelişkiler bugüne ait bir şey değildir elbette, geçmişten ısrarla  günümüze  kadar devam ettirildi  ne yazık ki

Kuşkusuz Kürtler arasındaki bu iç çelişkinin sürekliliğini sağlayan dış etkenler mevcuttur, ve bu handikabı derinleştirmenin yolunu bin bir türlü yolunu bulmakta zorlanmıyorlar.

Ancak siyasetin de amacı handikaplara karşın çözüm üretmek değil midir!

Dünden bugüne taşınan bu sevimsiz tutumu bertaraf etmek için aydın, STK ve siyasetçilerin neden kafa kafaya verip çözüm üretemiyorlar?

Bu çözümsüzlük Kürtleri kendi aralarında tükettiği gibi uluslararası düzlemde de sürekli bir engel olarak Kürt siyasetinin karşısına çıkmaya devam edecektir.

Kuvvetinizi heba etmek yerine el ele verin ve bu hastalıklı anlayışın yıkılmasına katkıda bulunun der EMMA GOLDMAN.

Kürtlerin kendi öz kültürlerinde önemli bir misyonu olan beyaz leçekin yeniden bu rolünün gereğini yerine getirmesi güzel olmaz mıydı?

Kürt kadınının başına örtüğü beyaz leçekin  bir ağırlığı vardır. Bakmayın öyle leçekin bembeyaz kelebek misali hafifliğine. Beyaz leçek narin olduğu kadar bir o kadarda ağır bir misyona sahiptir.

Öyle bir misyon ki, iki tarafın arasında olan husumeti barışla sonuçlandıran bir misyon. Beyaz leçeki kavgalı olan iki taraf arasında orta yere atılır ve yere atılan beyaz leçek barış güvercini olur ve var olan şiddeti sona erdirir, tıpkı suyu dökünce sönümlenen ateş gibi.

Kürt kadınlarının beyaz leçek orta yere atmanın vakti geçmişimdir, ak leçek barış güvercini oluversin artık.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Kürtlerin arasındaki iç çelişkilerine dair iki kelam  etmekten korkan birçok aydınımsı kişilikler türemiş  sosyal medya üzerinden Kurdî sitelere de sirayet etmiş bu kişiler.

Bunlar kardeş kavgasına sönümlenmek yerine ateşi biraz daha nasıl harlarımın hevesindeler.  Çünkü tek dertleri kendilerini bu iç çelişkilerinin üzerinden var etmektir.

Kendini Kürt aydını olarak tanımlayan bu ağzı bozuk kişiliklerin sosyal medya arenasında din ve ideoloji kavgasına tutuşmuş ha babam sen gericisin, ben ilericiyim.  Yaşamlarında ” Dinin”  d’sini uygulamayanlar bu mecrada dincilik yaparak Kürtlerin hassas noktasını ısıtıp, ısıtıp kargaşanın dozunu yüksek tutmaya çalışmaktalar .

Bu aydınımsı kişiler kendilerince inandıkları kutsallara bekçilik yapmak istiyorlar.

Halbuki ne dinin, nede ideolojilerin bir bekçiye ihtiyacı yoktur. Siz Allah’ın ilkelerini layıkıyla yaşayın kafi.

Aynı şekilde ideolojilerinizi ilkeler bazında yaşamanız yeterli olacaktır.

Dinin sahibi Allah’tır din ve ideolojilerin koruma misyonu Kürtlere mi kaldı!

Sahi siz nasıl bir algı içerisindesiniz. Siz kendinizi halkların arsında modern çağın elçileri mi zannediyorsunuz.

Sosyal medya pehlivanlarının, madem Kürtlerin mağduriyeti için kavgaya tutuşmuşsunuz o vakit yapacağınız en hayırlı şey enerjinizi fayda vermeyecek noktalarda  harcamayın. Onun yerine Kürtlerin arasındaki iç çelişkiye nasıl bir çözüm bulurumun kavgasına tutuşun. İllaki Var olmak için kavga yapacaksanız, hayırlı bir kavga olsun bari.

Geçmişten geleceğe kötü algıları taşımak bir noktadan sonra kangrenleşir ve insanlığın çürümesine Sebep olur.

Dolayısıyla iş işten geçirmeden, Kürtler arasındaki bu sevimsiz tutumu ne yapıp edip bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır.

Tarih kitaplarına yazılan her bir kelamın amacı geçmişte olan biteni günümüze aktarmak, doğru ve yanlışları tecrübe etmektir.

Öylesine tozlu raflarda dizili dursun diye değildir herhalde!

Tarih kitaplarını okurken bu hastalıklı tutumu nasıl bir anlayışla günümüze kadar sürdürülüp getirildiğine şaşırmamak elde mi?

Sözümü nemir Cigerxwîn’ın sözleriyle bitirmek gerekirse Cegerxwîn’ın dediği gibi;

“Eger hûn nebin yek, hûnê biçin yek bi yek.”