İç Anadolu’daki ‘kıtlık zamanı’/ Şoreş Reşî

Orta Anadolu Kürtleri arasında ‘kıtlık zamanı’ deyimi bildim bileli kullanılır, ama herkes tam ne olduğunu bilmez; herkes ayrı bir tarih verir ve genelde ilk göç ile karıştırılır. Yaşlılarımız: ”Yedi sene bir damla yağmur yağmadı, elde ne varsa toprağa attık ama hepsi kül oldu. Elimizde sadece koyunlar kalınca, herkes bir tarafa göç etmek zorunda kaldı…” derlerdi. Bu kıtlık zamanı içinde birçok kahramanlık, aşk ve tarihi olayın yaşandığını biliyoruz ve bir kısmını hikayeler şeklinde yazmıştım. Peki bu kıtlık ne zaman başladı ve bitti? Bu konuyu biraz araştırınca işin boyutunun bildiğimizden daha derin olduğu anlaşıldı.
Çeşitli kayıtlarda bu kıtılığın 1873-1875 tarihleri arasında Orta Anadolu’da Yozgat, Kırşehir, Sivas, Kastamonu, Çankırı, Konya ve Ankara’yı etkilediği belirtilir. Bu dönem aynı zamanda Kürt aşiretlerinin yerleşik yaşama geçiş sürecidir. Aşiretler 1835’ten sonra yerleşik yaşama geçti ve ev yapmaya başladılar. O zaman ekonomileri hayvancılık üzeri olduğundan evlerde sadece kışın kalıyorlardı. Bahar aylarından itibaren genelde yaylalara giderlerdi. Tarım az ve ilkel bir şekilde sadece ev ve hayvan ihtiyaçları için yapılırdı. Kıtlık ile beraber ellerindeki tohum, yedikleri un ve bulgur da kalmayınca yeni arayışlara girmek zorunda kalırlar.
Osmanlı vergi derdinde iken, insanlar ekmek bulamaz olur ve açlıktan ölümler başlar. Kürtler, hayvan besledikleri için bundan büyük bir oranda kurtulmuşlar. Büyüklerimizden ölümlerin olduğunu hiç işitmedik. Halbuki çeşitli kayıtlarda 150-250 bin arasında insanın öldüğü söyleniyor veya tahmin ediliyor. Osmanlı, vatandaşın elindeki develeri savaşta kullanınca, ulaşım da tamamıyla durmuş. Çünkü o dönem ne yol, ne tren, ne de başka vasıta var. Dışardan gerekli un desteği gelmeyince insanlar göç etmek zorunda kalmış. Bizim Kürtler yoğun olarak Ruha, Ceyhan ve Adana çevresine gitmiş. Sürülerini alarak orada otlatmışlar ve orada yaşamışlar. Köylerde durumu iyi olan birkaç aile dışında hepsi gitmiş. Bir kısım da Samsun ve Bafra; bir kısmı İzmir’e gitmiş. Orada da hala mezarları olanlar var.
Göç imkanı olmayan Orta Anadolu insanından açlık, soğuk ve uzun kışlar neticesinde yüzbinlerce yaşamını yitirmiş. Şehirlerde etkilenen insanların daha fazla olduğunu sanıyorum. Bu dönemin bir diğer önemli özelliği de Yozgat’ta halkın devlet yönetimine isyanıdır (1873). İki zaptiye muhafızı öldüren halk (Çapanoğulları, Dişlioğulları) şehirdeki buğdayın dışarıya satılmasına karşı çıkmaya çalışır ama devlet dinlemez. Aynı zamanda devlet gelir elde etmek için buğday ihracatını sürdürür. Dönemin Konya valisi Esad Paşa buna karşı çıksa da engel olamaz ve insanlar açlıktan ölür. Kırşehir’den göç eden Karaca ve Kekeharmit (bilmiyoruz) Kürt aşiretlerinden 650 hanenin ancak 300 hanesi Maraş’ta kendisini geçindirir. Diğerlerinin perişan olduğu ve çoğunun öldüğü sanılıyor. Zeytun’da ahalinin kızlarını bir-iki ölçek zahireye sattığı, bazı insanların çocuklarını camilere bıraktığı kayıtlarda geçiyor.
İç Anadolu Kürtlerinin büyük bir bölümü Adana ve çevresinde yedi sene kalır. Hayvanlarını garantiye alan aşiretler daha sonra birkaç kişiyi köylerine göndererek durumu öğrenir. Durumun düzeldiğini, yağmurların yağdığının haberini alan aileler, koyunları ile beraber tekrar köylerine dönerler.
Dönüş yolundaki Yozgat’ta konaklarken, yaşlılar: “Yozgat’ta bir evin yakınında konaklayan bizimkiler, akşam evden haykırış sesleri duyar. Birkaç çoban evini içine girer ve girdiklerinde yedi kişinin bir kıza sarkıntılık ettiklerini görür. Aralarında kavga çıkar. Kürtler hepsini dayaktan geçirdikten sonra adamlar kaçmak zorunda kalır. Kızı ailesine teslim ederler. Ailesi ayaklarına kapanarak teşekkür eder ve ‘Bizim namusumuzu kurtardınız, yemek yemeden sizi asla bırakmayız’ derler. Yemek yedikten sonra tekrar koyunlarını otlayarak köylerine doğru yol alırlar” diye bize anlatırlardı. Bu olayın Yozgat çevresinde yıllarca anlatıldığı ve Kürt mertliği kalıcı izler bıraktığı bilinmekte.
Anlatmaya çalıştığım bu dönemde bir göçün olduğunu tarihi kayıtlar ve yaşlıların anlatımı ispatlar. Bazı yazarlar ve tarih araştırmacıları Adana ve çevresinden gelen bu göçleri ilk göç ile karıştırdığı için tarihe bir not düşmek istedim.