Değerli Kürt aydını M. Emin Bozarslan’ın Osmanlıcadan tercüme ettiği Kamus’ul A’lam, günümüz Türkçesi ile Özel Adlar Ansiklopedisi’ni okuyorum. Ansiklopedi 1889-1898 yılları arasında, altı cilt olarak yazılmış.
Değerli Kürt aydını M. Emin Bozarslan’ın Osmanlıcadan tercüme ettiği Kamus’ul A’lam, günümüz Türkçesi ile Özel Adlar Ansiklopedisi’ni okuyorum. Ansiklopedi 1889-1898 yılları arasında, altı cilt olarak yazılmış. İlk Türkçe ansiklopedi özelliğini taşıyor ve yazarı Şemseddin Sami. Yazar, Arnavutluk’ta doğmuş, eğitimini bir Yunan lisesinde görmüş, Arapça, Farsça, İtalyanca, Fransızca ve eski Yunancayı öğrendikten sonra 1871 yılında İstanbul’a yerleşir.
Ansiklopedinin beşinci cildinde (1896), diğer bütün ülkeler gibi Kürdistan’da bağımsız bir madde olarak ele alınmış, ‘büyük bir ülke’ olarak bahseder ve değerli bilgiler içermektedir. Buna karşılık ilginç bir şekilde Türkiye maddesi yok! Çünkü o zaman Türkiye diye bir devlet yoktu (1923) ama Türklerden çokça bahsedilmektedir. Şimdi, coğrafyamızdaki 136 sene önceki akıl ile günümüzdekini karşılaştırmak için kitaptan birkaç kesiti bilginize sunayım.
Yunan Eksenofon’dan alıntı yaparak, Kürtlerin; “Kardux” adlı halka mensup olduğunu, Kardux adının Kurd adının Yunanlı ağızda aldığı değişiklikten meydana geldiğini belirtir ve 2.400 yıl önce dahi Kürtlerin yerleşik olduğunu yazar.
Kürdistan coğrafyasını tarif ederken, “komşularının kuzeyde ‘Anatoli’ güney de ‘Arap Irak’ı’ olduğunu” belirtir. Irak’ın kuzey sınırları Bağdat’ın hemen kuzeyinden başlarken, Musul ile Kerkük şehirleri Kürdistan sınırları içinde gösterilir. Halep şehrinin kuzeyindeki Çiyaye Kurmenc’da sınırın batı tarafını gösterir. Doğu sınırlarını da ”Urmiye ve Wan göllerinin kıyılarından Diyale ırmaklarının kaynaklarına ve Dicle’nin yatağına dek uzatır. Kuzeybatıya doğru sınırlarıda Fırat’ı oluşturan Karasu yatağına ve oradan kuzeye doğru, Aras havzasını Fırat ve Dicle havzasından ayıran su ayrımı çizgisine kadar ulaşır.” diye yazar. ‘Osmanlı Asyası’nı tarif ederken, ‘Anatoli, Suriye, Cezire, Irak ve Kürdistan parçalarından oluşmaktadır’ diye yazmıştır. Böylece Kürdistan, kuzeydoğu yönünden Azerbaycan, doğudan Acem Irak’ı, güneyden Loristan ve Arap Irakı, güneybatı yönünden Cezire, kuzeybatı yönünden de Anatoli ile sınırlıdır.
Kamûs’ul-A’lâm da yer alan bir diğer ilginç özellik de kişi adları ile coğrafi adların o zamanki kullanılış biçimi; bugünkünden çok farklı ve kürtçedeki okunuşuna benzer. Birkaç örnek vermek gerekirse: Bedirhan değil “Bedirxan”; Diyarbakır değil “Diyarbekir”; Malazgirt değil “Melazıkuürd”; Elazığ değil “Mamuretülaziz”; Şemdinli değil “Şemdinan”; Kars değil “Qars”; Van değil “Wan”; Habur değil “Xabur”; Harput değil “Xerput”; Mazgirt yerine “Mazkürd” adının kullanması da diğer ilginç noktalar.
Eserin bazı şahsiyetleri ve yer isimlerini tanıtan bölümlerinde bazı ilginç yer isimleri ve bilmediğimiz halkalar var; örneğin: “Beyrut’un Trablusşam sancağına bağlı ‘Hınulekrad” kalesinin tanımı. Ekrad bilindiği üzere arapça Kürtler anlamındadır. “Burayı korumak için Kürtler yerleştirildiği için bu ismin verildiği söyleniyor.” “İlbeylu”den bahs ederken “Bab ilçesine bağlı bir nahiye, 29 köyden oluşur, nüfusu Arap, Türk ve Kürt’tür” demesi ile Kerkük’ten bahs ederken, bugünkü Türk devlet iddialarına bir yanıt gibidir. “Kerkük (Kerkure) halkının dörtte üçü Kürt, geriye kalanlar da Türk, Arap’tır. 760 İsraili ve 460 Keldani’dir” de yaşar. Kermanşah şehri için: “Kürdistan eyaletinin merkezi bir kasaba, nüfusu 12 bindir. Tahran’a yılda 70 bin koyun gönderirler.”
“Ararat” maddesinde; ‘dağın altındaki topraklar Kürtlerle meskündür’ denilirken, “Bitlis” maddesinde “Kürdistan’da bir kent olup, son zamanlarda kurulan bir ilin merkezidir. 300 bin nüfusu var ve büyük bir bölümü Kürt’tür” denilmiştir. “Maraş sancağının toplam nüfusu 179.853 kişidir, bunlardan 78.334’ü Kürd, 48.412’si Türk, 5.431’i Arap, 368 İsrailli, 2661 Çerkez ve toplam 35 bin Hıristiyan bulunduğunu” söyler. Urmiye şehrinin nüfusu için “Büyük bölümü Kürt’tür” der. Görüldüğü üzere bugün Kürt’ten boşaltılan Maraş ve Urmiye’de çoğunluk nüfusun Kürt olması dikkat çekicidir.
Önemli bir eser olduğu anlaşılan Ansiklopedinin yazılışından günümüze kadar geçen 136 senede Türk devlet aklının, Kürt inkarının ve onları tarihten silme uğraşlarının ne kadarda geriye gittiğinin bir kanıtı olduğu açıktır. Spas birez Bozarslan!