KORONA VİRÜSÜ İLE NASIL TANIŞTIM / Yusuf Z. Sütçü

’’ Öykü ’’

 

KORONA VİRÜSÜ İLE NASIL TANIŞTIM

 

  Aslında Korona virüsü ile tanışmam daha yeni oldu. Tüm dünyanın bu belayı bertaraf etmek için haftalardır telaşeli bir faaliyet içerisinde olduklarını farketmem tamamen bir tesadüf sonucu oldu. Hergün sabah saat: 7’ de uyanıp evden işime gidiyor gece geç saatlerde ise eve dönüyordum. Uzun yıllardır bu şekilde yürüyen sakin bir yaşantım vardı. Yaşadığım ülke olan Danimarka’ nın lisanını da bilmediğim için ne televizyon ne de gazetelerini takip edebiliyordum. Zaten pizza dükkanımda müşterilerimle de tarzanca konuşmaktan başka yaptığım bir şey yoktu. Bu Korona’ yı farketmem tamamen bir tesadüf sonucu oldu. Bizim komşu köyden olan pizzacı Halil abi ile alışveriş yaptığımız toptancıda karşılaşmam benim şahsen Korona ile tanışmama vesile oldu. Daha önceki karşılaşmalarımda her seferinde birbirimize sarılıp öpüşerek halhatır sorarken, bu sefer Halil abi şöyle bir yarım ağızla selam vermiş ben öpüşmek için hamle yaptığımda da geriye doğru çekmişti kendisini. Ben bu durumdan bayağı üzülmüş ve bunu Halil abi ile yaptığımız o sonu gelmez siyasi tartışmalarımıza bağlamıştım. Acaba farkına varmadan Halil abinin gönlünü mü incitmiştim!. Tabi bir kaç gün sonra tüm dünyanın bu Korona virüsünden bahsettiğini duyunca, Halil abinin tedbir amacıyla bana öyle davrandığını anlamıştım.

  Günlük olarak, daha çok türk televizyon kanallarının ana haber başlıkları ile kürtçe yayın yapan televizyon kanallarını izliyordum. Danimarka kanallarını fazla izlemiyordum. Daha doğrusu büyük oğlumun bir gece telefon açıp Krona virüsünün tehlikeli olmaya başladığını ve Danimarka başbakanın bu gece yaptığı açıklamada tüm sınırların kapatıldığını ve tüm okul ve işyerlerinin kapatılıp, herkesin 2 hafta boyunca evde kalması gerektiğini belirtmesi ile olayın ciddiyetini anlamaya başladım.  Bunun üzerine ben de kendi çapımda bu hastalık ile ilgili bilgi toplamaya başladım. Bu virüsün hava soluma ve temas yoluyla bulaştığını ve tedbir amaçlı olarakta evden çıkmamanın tavsiye edildiğini duyduğumda, ben de istemeyerekte olsa pizza dükkanımı kapatmak zorunda kaldım.

  Şimdi diyeceksiniz, senin hiçmi bir tanıdığın dost ahbabın yokmuydu ki sana bu konuda bir bilgi verebilsin. Haklısınız, oğlum telefonda şöyle kısaca bir bilgi vermişti bu konuda fakat ben açıkcası fazla bir şey anlamamış ve ciddiye almamıştım.Eşim ise okur yazar olmadığından zatan danimarka televizyon kanallarını hiç izlemez ve özellikle de tüm gününü  türk dizilerini sabah akşam izliyerek geçirirdi. Ve eşimde Krona’ yı ilk olarak benden duydu. Çamaşırhane de diğer komşu kadınların bu konuda birşeyler konuştuğunu ve bunun sıradan bir nezle gibi bir şey olduğundan bahsetmişlerdi. Benim küçük oğlan da sağolsun sabah akşam elinde I phone ile Krona ile ilgili gelişmeleri takip ediyor, fakat ne kürtçe nede türkçe bilmediğinden bize bir türlü bu virüsün ne anlama geldiğini anlatamıyordu.

  Ben de en son 2 gün önce olayın çok tehlikeli boyutlara vardığını kabul etmek zorunda kalarak marketlerden biraz birşeyler alayım diye düşündüm. Fakat ne göreyim, tuvalet kağıdı, makarna, un, çay şekeri, tereyağı ve hamur mayası bulmak mümkün değil. Elleri sterilize etmek için kullanılan madde ile ağız kapatma bezini bulmanın tamamen imkansız olduğunu çok geçte olsa farkettim. Ben mahallemizde bulunan ve belki bir bilgi sahibi olurum diye kahvehaneye gittim. Böyle şeyler öyle ulu orta millete sorulmazdı tabiki, yinede dikkatli olmak lazım. Ben hiç çaktırmadan bu virüs hakkında milletin ağzını aramalıydım. Köylümüz İbrahim abi kahvede oturmuş okey oynuyordu beni görünce şöyle bir göz ucuyla merhaba dedi ve bana bir dahada bakmadı.

  Ben, İbrahim abinin virüse karşı tedbir amacıyla  benimle tokalaşmadığını düşünerek hemşehrimden bayağı gururlandım. Kahvehanede çay içerken tanıdık bir arkadaş aradığım kolonyağın Farum şehrindeki türk marketinde bulunduğunu söyledi bana. Eşim kolonyağı almam için türk marketine gitmemi istedi, ve bende türk mallarını almayı boykot kararına uyduğumu söyledim fakat eşimden okkalı bir küfür yiyince başka bir seçeneğimin olmadığını anladım. Farum şehrinde ki türk marketine doğru yola çıktım. Marketin bulunduğu centerin içine girdikten ve türk marketine girmeme az kala hemen giriş kısmında, bizim komşu köyden Bayram abi ile karşılaştım. Bayram abi bana yan yan bakarak, hayrola Yusuf arkadaş türk dükkanında ne arıyorsun diye sorduğunda bayağı mahcup olmuştum.

  Daha sonra eve gelip bunu eşime anlattığımda, eşim bana;                                              -’’ Sen niye Bayram’a orada ne arıyorsun diye sormadın diye çıkıştığında” sahiden, ben bunu niye daha önce düşünmemiştim diye bayağı hayıflanmıştım.

 

  Market kasasında duran ve marketin sahibi olduğunu sandığım sakallı bir amcaya kolonyağı olup olmadığnı sordum ve sakallı amca kolonyağın hiç kalmadığını ve tamamen tükendiğini söyledi. Ben yinede saklı gizlisi vardır diye kendimi acındırarak;                         -’’Hiç sorma amca evde hastamız var, tek çarem burası idi burda bulurum diye taa nerelerden geliyorum-’’ Sakallı amca şöyle bir bakındı bana ve kasanın altından bir şişe kolonyağı çıkarıp tezgahın üstüne koydu ve;                                                                 —”Bak yiğenim ben bu şişeyi kendim için saklamıştım fakat sana bir iyilik yapayım da sevaba girerim belki.” Ben;                                                                                          -’’Allah senden razı olsun derken’’ içeriye, daha önce tanıdığım komşu köylümüz Mustafa hoca girdi marketten içeriye;                                                                                          –’’Selaymün aleyküm.”                                                                                                 –”Ooo aleyküme selam Mustafa hocam, hoş gelmişsin, nasılsın iyimisin?”Mustafa hoca bana şöyle bir yan gözle baktı ve;                                                                                          –-”Hayrola Yusuf,  ne arıyorsun ta buralarda?’’                                                                 –”Valla hocam, bu virüs nedeniyle kolonyağı almak için ta buralara geldim.’’  Mustafa hoca bana ters ters bakarak;                                                                                                 – ’’Bak Yusuf efendi ölüm korkusundan taa buralara kolonyağın peşinden geliyorsun fakat bir gün olsun bizim caminin kapısından içeri adımını atmadın. İşte herkesin eninde sonunda gideceği yer kara toprak. Bak Cenab-ı Allah bu virüsü insanoğlunu sınamak ve Allahı hatırlatmak için ortaya attı. Herkes maddiyatın peşinde koşturuyor, maneviyat kimsenin umurunda bile değil. Bak Yusuf kardeş, sen ittikatı pek sağlam birine benzemiyorsun, Allahın dediği olur buna karşı gelemezsin.Ne olacaksa zaten olur, virüs zaten bahane, bizim alın çizgimiz biz doğmadan 77 bin sene önce belirlenmiş, yapacak fazla bir şey yok. Virüs ve salgın hastalıklara karşı, beş vakitte her namazın farzlarından sonra bir ihlas, birer Muavvizeteyn sureleri ( Felak ve Nas) ve bir Kafirun suresini okuyup, avuçlarına üfleyerek, bütün vücuduna başından ayağına kadar dukunmak sureti ile bu virüs tehlikesini atlatıncaya kadar devam etmek yeterlidir. Sen şimdi eve git bu sure ve duaları‘’www.quranonline.com’’  dan veya App Storeden ’’Quran al-kare emiindir.”   Ben de tam;                 –”Hocam, benim Samsung telefonda Google play var bu bahsettiğin sure ve duaları nasıl indireceğim” diye soracaktım ki, hocanın melodisi ilahi olan telefonu çalmaya başladı.    Hoca bize sırtını dönerken bir taraftanda telefonunu açtı.Telefonun öbür ucunda hocanın eşi olduğu anlaşılan ve bizim de duyabileceğimiz yüksek ve tiz bir kadın sesi duyuluyordu.    -”Nerdesin Mustafa, daha ne zaman eve geleceksin? Yine kimbilir kimimle çene yapıyorsun değilmi? Bak sana dediğim gibi, ağıza takılan o koruma bezlerini ve dezenfekte maddelerinden en az 2 şişe almadan eve geleyim deme sakın. Bak komşu kadın söyledi,”İbuprofen’’ haplarıda Krona’a karşı etkili oluyormuş bak bunlarıda eczaneden almadan eve gelme sakın.’’

 Mustafa hoca telefon konuşmasını daha bitirmeden ve bana sırtının dönük olduğunu fırsat bilerek hemen hızlıca sıvıştım marketten.

Eve geldiğimde kolonyağı şişesini tezgahın üzerinde unuttuğumu farkettim.

 Yusuf  Z. Sütcü

Kopenhag, 21.mart.2020