Daha önce de Kürt alfabesi olan ”Dîndebirê” üzerine bir yazı kaleme almıştım. Az bilinen bir konu olduğu için Kürt aydınlarının tartışması, araştırması ve kafa yormasının çok yararlı olacağı kanaatindeyim. İnsanın atalarının alfebesini, tarihini ve geçmişini bilmesi önemlidir. Bunu bilen insan, sırtını güvenle bu mirasa dayar, yaşam boyu gurur dolu, başı dik yaşar. Eğilmez, başka egemenlikleri, kölelik zincirlerini kabul etmez, parçalar! Bilmeyenler de hep ‘aşağıdaki’ psikolojisi altında ezilir, boynu bükük, yenilgiyi peşinen kabul eden ve vidası gevşemiş parça gibi sağa sola oynar. Kendisine empoze edilmek istenen düşmanca ideolojilere yenik düşer… Geçmişini, asaletini, tarihini, atalarının insanlığa nasıl medeniyetler ikram ettiğini bilmeyenler korkak, köle ve başkasının tetikçisi olur… Bu nedenle kendimizi tanımamız çok ama çok önemlidir.
Dîndebirê’nin manasını merak edenler olabilir, şimdilik bende tam bilmiyorum. Kelime manası üzerinde şöyle bir hipotezde bulunmak mümkün. Din-de-bir-e kelime olarak heceler isek şöyle bir mana çıkabilir. ‘Dîn’ in bugün de kullanılan din anlamında, ‘de’ nin de Kürtçede renklendirme, boyama anlamında kullandığımız ‘den’ ve ‘bîr’ in de hala kürtçede düşünce anlamına kullandığımız anlamları var. Bu durumda dini/kutsal düşünceleri renklendirme anlamı çıkar. Daha önce kralların tanrı olarak görüldüğü ve yazıyı ilk olarak onların yazışmalarda kullandığı gözönüne getirilirse, kral düşüncesinin renklendirilmesi anlamı çıkabilir.
Peki Dîndebirêyi nerelerde bulabiliriz? Ahamenişler döneminden kalma birçok tablet, heykel ve yazıtların üzerinde aynı zamanda üç dilde yazılar görülür. Bunlar, Sumer çivi yazısı kullanılarak yazılmıştır. Hemen hemen bütün yazıtların ilk sırası eski Pehlewice/Ahamenişce (Darık, Darice de denilir) yazılmıştır. Ortadaki sütün ise Medcedir. Medce ye bazen Anzan (Anşan), Susu, Sakaca-Medce ve Elemce adları da verilmiştir. En tanınmış bilim adamı Z. A. Ragozin (Media, Babylon and Persia, 2. Baskı 1903 New York) Mardiler/Amardiler, Elamlılar, Susular, Kasular (Kassitler), Anzan halklarını ön-Medler olarak tanıtır. Ayrıca dilleri Elamcaya yakın bir dildir der.
Behistun (-Darius) yazıtı Ahameniş kralı I Darius’un (MÖ 522-486) tahta çıkışını anlatır. Behistun bölgenin adıdır ve bu yazı üç dilde yazılmıştır. Ortadaki sütundaki yazı için ilk defa 1822 yılında J. Saint-Martin ‘bu Medlerin dilidir’ der. Son sütun Asuricedir. Üç dilde olmasının temel nedeni Ahamenişlerin egemenliğindeki halklar olmasıdır. Medce metin 593 cümledir. Bu yazıtın önemi Medlerin dil ve ırk bakımından Perslerden ayrı olduğunu göstermesidir.
Bilinidiği üzere Persepolis Ahamenişlerin başkentidir. İçerisindeki kale duvarlarında, Darius sarayının kapı ve pencerelerindeki kısa yazılar da Med ve Persçe yazılmıştır. Med yönetiminin devrilmesinden sonra, ortaya çıkan devlet modeli Fars ve Kürt ortak yönetimidir. Bu yönetim tarzının iki dilliği zorunlu kıldığı anlaşılıyor.
Bir diğer örnek te Kırmanşahta bulunan Nakş-ı Rüstem mezar anıtıdır. Büyük bir dağın kenarına oyulmuş olan heykellerin yanındaki yazıtlar da iki dillidir. Med ve Pers dili ile yazılmıştır ve bunların iki ayrı kavim olduğu anlatılmıştır. Medlerin yedi surla çevrili başkentleri olan Hamadan (Ekbatana) yakınlarındaki Elvand ve Horsabad yazıtları ile Wan, Nemrut ve Kuyubaşı kayaları üzerinde de Med yazıları var.
İlginç olan bir görüş te başta F. de Saulcy olmak üzere bazı batılı bilginlerin bu coğrafyada yazıyı ilk Medlerin kullandığını ve Perslerin onlardan aldığını söylemeleridir. Hemen hemen bütün tarihçi ve yazarlar Perslerin iyi kopyacılar olduğunu, Medlerin giysi, silah ve dillerini taklit ettiklerini belirtir. Med yazısı üzerine en ciddi araştırmaları İrlandalı papaz Ed. Hincks (1792- 1866) yapmıştır. Bundan sonraki araştırmacılar nedense bu konuya ilgi duymamıştır. Hincks belirtiği can alıcı nokta ise: Horsabad, Wan, Nemrut ve Kuyubaşı yazıtlarındaki dillerin hem birbirine hem de hepsinin Behistun yazıtlarındaki Medce diline fotokopi çekilmiş derecede benzediğine dikkat çekmiş olmasıdır (On the incriptions at van 1848 on the Khorsabad İnc. Dublin 1850).
Kısacası, Kürtlerin ataları olan Medlerin bir dilleri ve alfabelerinin (Sümer) olduğu, farsların bu alfebede bazı değişiklikler yaparak kullandığı ve büyük Kürdistan coğrafayasındaki yazının aynı olması da Kürtlerin en az beşbin yıllık bir alfabe ve dil birliğinin olduğu ortaya çıkarıyor. Yine araştırmacıların belirtiği üzere, Sümer yazısının Medlerce kullanıldığı, hatta Sümerlerin bunu Medlerden aldığını dile getirmeleri, Sümer-Med akrabılığını da ortaya çıkarmaktadır.
Not: Yazı daha önce Yeni Özgür Politika’da yayınlandı.
Şoreş REŞİ
2018.11.10