Meşhed havalimanında mavi gözlü, sakallı ve yakışıklı olan bir portre ile yanındaki Farsça yazı dikkatimi çekti. Herhalde ünlü bir müzisyen veya yazardır diye düşündüm. Çünkü bu kategorideki insanlara benziyordu. Sorduğumda bunun ‘İran’ın milli kahramanı olan Mirza Koçek Xane Cengeli’ olduğunu söylediler. Biraz araştırdığımda bizden biri çıktı! Belki kan çekmiştir, tam bilmiyorum ama dikkatimi üzerine toplayan bakışları, masumiyeti ve yüz hatları beni araştırmaya itti.
Mirza Koçek Cengeli, Reşt şehri (isminin Reşî aşiretinden geldiğini tahmin ediyorum)’nin Yunus Ustad Sarayı mahallesinde, Mirza Bızurg Xan adlı bir Kürdün oğlu olarak 1878 yılında dünyaya gelir. Dedeleri ünlü Reşî aşiretine mensup olup, Kazvin şehrinin Reşwend Alamut bölgesinden Reşte gelir ve Mirza orada dünyaya gelir. Daha sonra ‘Reşî Gileki’ lakabını alır. Reşt bölgesinde Gileklerin çok olması ve kendisinin de Kürt Reşî aşiretinden biri olması bu ismi almasında rol almış olabilir.
Uzun boylu, mavi gözlü, çok güçlü, terbiyeli, güler yüzlü ve toplum içinde çok saygı gören bir kişilikmiş. Alkohol ve sigarayı kesinlikle kullanmaz, halk ile ilişkileri mükemmel imiş. Dini medresede toplum ve adalet üzerine eğitim görmüş, öğretmeni de Xalxal şehrinden Ustat Ğelğeli adında biri imiş.
Birinci Dünya savaşı sırasında Ruslar kuzey İran’ın bazı bölgelerini işgal ederler, bunun içinde Mirza’nın şehri Reşt de var. Şehir boşaltılır, oradan çıkanların içinde Mirza da vardır. Ama 1914 yılında Mirza tekrar Reşt’e dönerek kurtuluş savaşını organize eder ve kurtuluş cephesini oluşturur. Kırman şehrini işgal ederek 20 bin insanı kör eden Kacarlara (Türk) ve Ruslara karşı savaş başlatır. İlk başlarda okumuş ve bilinçli insanlar, daha sonrada yöre halkı Mirza’nın etrafında toplanmaya başlar. O da halk kurtuluş mücadelesini organize ve koordine etmeye başlar. Bu hareket İran’da ‘Qıyamı Cengel’ ve ‘Cengel Devrimi’ olarak adlandırılır. Çünkü savaşı Cengel içinde verir. Cengel, doğal orman anlamındadır. Yani orman savunması veya orman devrimi olarak tercüme edilebilinir.
Mirza, mücadele sırasında amacını şöyle açıklar: ’Tek hedefim İran’ı işgalcilerden kurtarmak ve ilerici bir devlet yapmaktır.’ Bunun için Ketma’yı askeri karargah yapar, 27 kişilik askeri ve idari meclisini kurar. Gilan gençlerine askeri eğitim verir, ‘Cengel’ adında bir dergi çıkarır ve ‘Reşt Cumhuriyet Hükümetini’ ilan eder. İlk başlarda yapılan savaşta Kazakları yener. Ama Kafkas petrollerini kontrol altına almak isteyen İngilizler Ruslar ile işbirliğine gidince işler değişir. Mirza ile müzakereler yürütürler ama sonuç alamazlar. İngilizler, Ruslar ile Reşt’i alınca Mirza güçleri yenilir. Bu arada Kaçar Rıza Han (sonra İran Şahı olur) Mirza ya: ‘Gilan senin olsun, sen de bize olan düşmanlıkta vazgeç’ diye haber gönderir. Mirza kabul etmeyince Kazaklar büyük bir hücuma geçerler. Bundaki amaçları: Mirza’yı zayıflatmak ve etrafında oluşan ittifakı dağıtmaktı. Bunda başarılı da olurlar, Rıza’nın ittifakları Rıza Han’a teslim olur ve hareket büyük bir darbe alır.
Bunun üzerine Mirza evine döner, hayat arkadaşına: ‘Boşanmanı al ve git, kendine yeni bir yaşam kur. Bunlar beni artık yaşatmazlar!’ ama eşi bunu kabul etmez, onsuz bir yaşam düşünmez. Dağılan ordusundan yanında sadece Gawike adında bir Alman kalır. Bu askeri eğitimi üstlenen şahıstır.
1921 yılında, Mirza, Alman Gawike ile beraber Halhal şehrine, oradaki Kürtlerin arasına gitmek için yola koyulur. Yolda kar bastırır, hava soğur ve ikisi de donmak üzere yolda kalır. Bunları gören bir Kürt zor-bela evine götürür ama bu onları kurtulmasına yetmez; ikiside ölür. Kazaklar ikisinin de kafalarını keserler. Eski mücadele arkadaşı olan Haki Qurban adındaki biri başlarını Rıza Han’a götürür. Vücutlarını Reşt askeri alayın önünde ibret için asarlar. Daha sonra Gilan halkı onların bedenlerini Reşt’e götürerek gömer ve saygılarından dolayı bir türbe yaparlar.
İşte başkaları için savaşan, mücadele eden, canını veren, gönlü temiz, ulusal ruhtan yoksun bir Kürdün hazin sonucu. Başkaları onu milli kahraman ilan edebilir ama o torunlarının bugün asimile olduğunu, en basit kültürel haklarının bile kendilerine çok görüldüğünü bilmeden, rahat bir uykuda. Bilse, belki ruhunu bölge gençlerine dağıtacak ve asimilasyonu halkına dayatanlara karşı yeni bir mücadele başlatacaktı.
Yazı daha önce Yeni Özgür Politika’da yayınlandı.