Kürtçe’nin Sahipsiz Bırakılışı / Şoreş Reşî

Kürtçe’nin Sahipsiz Bırakılışı

Kürtler belalı Orta Doğu coğrafyasında büyük bir ulusal mücadele yürütüyor bugün; bunun için günde onlarca değerli evladını feda ediyor ve dünayayı hayretler içerisinde bırakacak derecede kahramanlıklar gösteriyor. Bu biliniyor, taktirle karşılanıyor ve dünyada büyük bir saygınlık yaratmıştır. Ama bu efsanevi kahramanlıkların yanında Kürt dili hala kritik bir dönemeçte. Günden güne etki alanı daralmakta ve konuşanı azalmaktadır. Oysa ulus olmanın ilk şartı ortak bir dile sahip olmaktır; aynı zaman da dil bir çeşit toplum sözleşmesidir. Eğer toplum birbirini anlamıyorsa ulus olmak zorlaşır ve verilen ulsal mücadele ruhu da zayıflar.

Uluslaşma yolunda Kürtler artık, ulusal bilinç kazanmış, mobilize olmuş, gerekli örgütlerini kurmuş ve ulusal haklarını alma yolunda disipline olmuş bir halktır. Çelikten bir irade yaratılmıştır. Bunu yaygın bir alanda görmek mümkün ama neyazık ki bu disiplin ve kararlığı dil alanında göremiyoruz. Dilimizin öğrenil/öğretil-mesi, onun için bir çabanın sarfedilmesi ve geniş halk kitlelerine yayılması konusunda çok zayıfız. Bu yolda bedel ödemiş/ödeyen çok insanımız var kuşkusuz, onların anısına bağlı kalmak adına Kürtçeyi sahiplenmeyi halk olarak hala iliklerimize kadar hissetmiyoruz. Bunu büyük bir eksiklik, hatta afedilmemesi gereken bir suç olarak görmek gerekir. Walter Lanoor: “Bir ülkenin kanunlarının çiğnenmesinden sonra en büyük suç, dilinin çiğnenmesidir” der. Bazı parçalarda daha kanunlarımız geçerli değil ama ortak toplumsal aklın, ruhun, bilincin bunu cezalandırması gerekir.

Aksi halde dilimiz için tehlike hala büyük! Kürt dilini esir almış olan devletler hala anadilimizin eğitim sisteminde çocuklarımıza öğretilmesine karşı çıkarken, Kürtlerin kendi imkanları kurdukları eğitim kurumlarını da kapattı. Sırtlan saldırganlığı yürüten devletler, Kürtçenin yok olması çocuklarımızın asimilasyonu için olağanüstü bir çaba içerisinde. Kürtçe’nin taze kanı ve oksijen kaynağı olan köylerin de boşaltılması ile dilimiz büyük bir tehlikeye düşmüştür. Özellikle de konuşan kesim günden güne azalmaktadır. Bu seneki iznimde buna şahit oldum. Daha önce Kürtçe konuşan çocuklarımız artık türkçe konuşmakta ve devlet çocukları küçük yaşlarda kreşlere alarak tamamen asimile etmektedir. Daha önce kuş cıvıltısı gibi Kürtçe konuşan çocuklarımıza iki senede türkçe öğretilmiş ve kürtçe tamamen unuturulmuştur.

Egemenler dilimizi günden güne oksijensiz bırakırken biz suçlular ne yapıyoruz? Biliyoruz ki devlet instutüleri, kreşleri, özel okulları, cocuk bahçelerini, gazetelerimizi kapattı! Peki sormak lazım: BDP ve HDP diye iki büyük partimiz günde binlerce insan ile haşır neşir oluyorken dilimiz için acaba bir çabaları varmı? Eski dönemlerde kürtçe öğrenme çabasında olan Parti başkanları, ilbaşkanları, milletvekilleri ve belediye başkanlarımız vardı…Halk toplantılarını bazen Kürtçe yaparlardı. Şimdi çoğu hayal oldu ve gençlerimize türkçe öğretmenliği yapıyorlar. Yerel seçimler yaklaşıyor, belediye başkan adaylarının seçiminde anadil konusunda seçici olabilecekmiyiz, göreceğiz.

Kurdistan Ulusal Kongresi (KNK) nin ‘Kültür ve Eğitim Komisyonu’ var; ulusal dil ve diyalektleri üzerine karar verebilecek yetki ve kudretine sahip… Komisyon, ulusal dil günü ilan etti ve ona yönelik çalışmalar yaptı ama son yıllarda bu alanda da bir gevşeme görülüyor. Aynı Komisyon geçmiş dönemlerde bazı ulusal konferanslar düzenledi, ulusal kurumları buluşturdu; Kürtçenin öğretilmesi kampanyaları başlattı, Tv lara Kürtçenin öğrenilmesi için reklam verdiler ama şimdi hepsi sus-pus oldu! Avrupda’ki enstitülerimizin de durumu bunlardan farklı değil maalesef. Ne oluyor bize? Bir babayiğit çıkıpta bu sesizliği ve rehaveti bize açıklayabilirmi?

Kürtçe’nin yaşatılması bugün bu dille yazan yazarların vicdanına bırakılmış görünüyor. Oysa dil hepimizi ilgilendirir, sadece gerçek ve hayali dünyanın kapısını aralayan bir anahtar değil, aynı zamanda insana kendi yaşamı üzerinde iktidar hakkı da verir. Kendi iç dünyasını, düşüncesini, hislerini ve ideallerini geliştirir. İktidarını kaybeden insandan da topluma bir fayda gelmez. Kendini anlamadığın bir toplumun içinde düşün, hislerini, yaşadıklarını anlatacak bir kelime edememeyi düşün, kendini bir hapishaneye düşmüş hisedersin.

Ulusun bireyleri olarak, hepimiz bir hapishaneye düşmeden, artık lütfen dilimize sahip çıkalım!