Biz Kürtler sıkça ‘dilimizin standartlaştırılması’ gerektiğini söyleriz; bununla, bazıları Kürtçe diyalektlerinin tekleştirilerek tek bir dil yapılması veya bir diyalektiğin resmi dil seçilerek bunun etrafında resmi Kürt dilinin örülmesi ve geliştirmesini anlatmaya çalışır veya anlar. Halbuki ikisi farklı şeylerdir, dilin standartlaştırılması öncelikle diyalektlerin kendi içinde olmalıdır. Örneğin, Kurmancî’de ay isimlerinin tekleştirilmesi; hangi kelimelerin büyük harf veya küçük harfler ile başlaması gerektiği; birbirinden uzak alanlarda yaşayanların, aynı şey için kullandığı farklı kelimelerden öncelikli olanın kullanılması gibi konular. Bir lehçe içindeki farklılıklar, bilimsel temelde, bir standarta oturtulursa bu diyalekte bir standartlaşma sağlanır. Şüphesiz bu da eğitim, kurumların koordinasyonu ve uzun yıllar alacak bir çalışma sonucu gerçekleşir.
Dilin standartlaştırılması adı altında bütün diyalektlerin göz ardı edilerek, bir diyalektin diğerlerine dayatılması ise dile, halka, kültüre ve tarihe yapılacak bir kötülüktür. Çünkü her dil ve lehçe içinde binlerce yıllın kültürünü, tarihini, dinini ve sosyal cevherini barındırır. Bu nedenle her diyalekt kıymetlidir ve herkesin buna saygısı olmalıdır. Herbirinin gelişmesi için devletin elindeki imkanları sonuna kadar kullanması ve hepsine eşit mesafede olması önemlidir. Yoksa büyük itirazlar ve protestolar meydana gelir. Bunu Güney Kürdistan pratiğinde yaşadık. Güney Kurmancîsinin (Soranî) diğerlerine dayatılması büyük itirazlar doğurdu; bunu ve kuzey Kurmancîsi konuşanlar karşılıklı imza kampanyaları başlattılar. Sonunda aklı selim üstün gelerek, bunda ısrar etmekten vazgeçtiler. Şimdi her iki diyalekt ile eğitim verilmekte ve ikisinin de tek dil kanalına akması doğal bir süreçte gerçekleşiyor. Buna Hawramî, Kirmanckî, Lekî ve diğer lehçelerin de eklenmesi gerekir.
Yirmi veya bilemdin otuz sene önce güney Kurmancîsi ile konuşan birini kuzeyli biri anlamıyordu veya çok az anlıyordu. Kürtler arası ilişkinin gelişmesi ve medyanın yaygınlaşması bu durumu ortadan kaldırdı. Bugün, kuzeyli bir Kurmanc veya Kirmanc, güneyli bir Soranî konuşanı rahatlıkla anlıyor. Ulusların tarihinde aslında bu çok kısa bir süre ama bu evrim gerçekleşti. Hatta şunuda iddia etmek mümkün; iki büyük lehçe hemen hemen bir diyalekte dönüşmek üzere. Bu ulusumuz için büyük bir adım! Belki yirmi sene sonra aradaki ufak pürüzlerde kalmayacak. Çünkü her iki lehçe ile günlük konuşmalar süreklilik arzediyor ve medyada ağırlık bunlar kullanılıyor.
Buna karşılık en çok yetim kalan diyalektiğimiz ise Kirmanckî (Dimilkî); medyada fazla yer almıyor ve bunu konuşan insanlarımızın Türkçeyi tercih etmesi en büyük engeller. Özellikle kuzey medyasında fazla yer bulmamasının nedeni, bildiğim kadarı ile kadro sorunu ile alakalı. Programları hazırlayacak, idare edecek ve misafir bulmada yaşanılan sıkıntıların biran önce giderilmesi gerekir. Yoksa bu en eski diyalektiğimizin arka plana düşme riski var.
Ulusların tarihinde diyalektlerin ne kadar bir sürede meydana geldiğini bilmiyorum, bu konu üzerine yapılan herhangi bir araştırmaya da şimdiye kadar rastlamış değilim ama Kürdistan gibi dağlık ve yılın çoğu karlar ile kaplı olan bir bölgede çeşitli lehçelerin ortaya çıkması çok doğal. Pratikte gördüğüm kadarı ile bunun 500 yılda meydana geldiğini söyleyebilirim. Çünkü Orta Anadolu ve Fırat bölgesi Kürtleri ile Horasan Kürtlerinin aynı aşiretler olduğu göz önünde bulundurulursa, ilişki olmaması halinde diyalektlerin bu zaman diliminde meydana geldiğini tahmin edebiliriz…
Herşeye rağmen, şimdiye kadar olamayan bir devlet, medya ile çeşitli alfabelerin kullanılmasını da hesaplarsak, dilimizin içinde olduğu durumu büyük bir başarı olarak görmek gerekir. Bugün Kürtler dünyanın bir ucundan diğer ucuna kadar birbirini anlıyor, konuşuyor ve okuyor. Bütün diyalekt ve ağızları ile büyük baskılara maruz kalmış ve kalmaya devam eden dilimizin bu denli ayakta kalmasının nedeni: Kürtlerin büyük, köklü bir kültüre sahip olması ve Heredotos’un dediği gibi asil bir ulus olması ile ilgilidir. Bu temelde her Kürt’ün başını kaldırarak dolaşması gerekir. En fazla yarım asır sonra standart bir dilimizin ve alfabemizin de olacağından kimsenin kuşkusu olmasın!