Kendimize bazı sorular soralım ve daha geniş çapta düşünelim istiyorum. DAİŞ nasıl ortaya çıktı, gelişti ve kalan artıkları bundan sonra hangi kanallara akıtılacak? Bu kanlı örgütün kendiliğinden geliştiğine, iki devletten toprak alışına, devlet seviyesine geldiğine nasıl basitçe inanabiliriz? Kuruluşuna dair onlarca iddia ve tezin ortaya atıldığı biliniyor. Peki hep Kürtleri hedef almasını sadece Türk devlet yönetenlerinin Kürt düşmanlığına bağlayabilir miyiz? Sonuçta Kürt savaşçılığı ve direngenliği DAİŞ’in belini kırdı, liderinin ortadan kaldırılmasında rolleri dünyanın bir numaralı liderin ağzından ilan edildi. Ama bu gelişmelerin doğal bir süreç olduğunu söyleyebilir miyiz?
Suriye savaşından bu yana, Amerikan ve Rus ilişkileri Suriye üzerinde şiddetli bir rekabet gibi görünmedi. Birçok kere devlet başkanları, Dışişleri bakanları bu konuda başbaşa görüştü ve çoğu insan bunların Suriye üzerinde gizli bir anlaşmaya vardığını söyledi. Bu konuda belge yok ama halk arasındaki duyumlar böyle. Hatta Fırat’ın doğu ve batısı olarak ayırımlara da gittiler…
NATO derin düşünce kuruluşlarının radikal islamcıların dünyanın geleceği, özellikle de müslüman olmayanlara karşı büyük bir tehlike barındırdığını politikacılarına rapor ettiğine eminim. Rusya’nın da güneyindeki aşırı islamcılar ile başının dertte olduğunu, özellikle de Çeçenlerin Grozni savaşı ve ondan sonra Rusya şehirlerindeki sivil katliamları hatırlanırsa, Rusya ve Amerika’nın buluşma veya anlaşma noktalarından en önemlisi ortaya çıkmış olacaktır. Her iki süper güçte bunların öldürücü gücünün hafifletilmesi konusunda fikir birliği içerisindedir. Peki bunları kimin eliyle temizleyeceklerdi? En uygunları Kürtler oldu. Çünkü Kürtler: savaşçı, korkusuz, fedakar, özgürlüğe suskun, sözünün eri insanlardı. Az bir imkan verildiğinde bunların eliyle bu radikallerin temizlenmesi mümkündü. Kürtler ölecek, sakat kalacak, evinden, yurdundan olacaktı ama bu onlar için dert değildi. Çünkü Amerikalılar bunu tecrübe etti, Özgür Suriye Ordusu adı altında bir sürü insan eğitip, donattılar ama sonunda hepsi DAİŞ ve türevlerine katıldı. Oysa Kürtlerin güvenirliğini ve kahramanlığını da her fırsatta dile getirdiler.
DAİŞ ve kardeşciklerini Kobanê hattından Kürtler üzerine sürdüler ama onbinlercesi öldürülerek ve belleri kırılarak bölgeden temizlendiler. Sonrasında Ruslar, Türk kozunu sahaya sürüp Efrîn’i işgal ettirdiler. Bunun karşılığında da Hota, Halep ve diğer bölgelerdeki çeteleri İdlib’de topladılar. Bu konuda hiçbir çevreden itiraz gelmedi. Derazor ve Rakka’daki bir kısım çeteleri Cizre ve diğer Kürt kentlerinde kullandılar. İdlib ve Türkiye’deki kamplarda topladıklarıyla da bugün Rojava’ya saldırıyorlar. Bütün dünya, Amerika ve Rusya’da dahil, herkes biliyor ki bunlar DAİŞ ve türevlerinin üyeleri. Hatta eminim ki her iki ülke istihbaratı eli altında bunların tek tek isim ve fotoğrafları da var ama ses çıkarmıyorlar. Kürtleri koruyorlarmış görüntüsü altında bu çeteleri planlı olarak Kürtlerin üzerine sürüyor ve iki tarafında birbirini kırmalarına sebep oluyorlar. Radikal dincilerin kırılması her iki cephedeki süper devletin hesabına geliyor, Kürtlerin kırdırmalarının sonucunuda yakında göreceğiz, ya Kürtlere yurtlarının bir bölümünde özgürce yaşama şansı verilecek ya da kırılmaları ‘onlar’ için maliyeti ucuz olacak. Sonucun belirgin bir nedeni de elbette Kürtlerin muhteşem direnişi olacak; hesapları bozacak olan yegane yol budur.
Şimdi, düğümün son önemli halkası da Bağdadi’nin öldürülmesidir; Türkiye’nin baş ucunda ve kontrolündeki bir bölgede yaşayan DAİŞ üye ve liderlerinden bu ülkenin, CIA ajanlarının habersiz olması imkansız. Bu olayda herkes Kürtlere bir pay çıkarıyor ve yardımından bahsediyor ama bundan sonra Kürtler bütün radikal grupların hedefinde olmayacak mı? DAİŞ yaratanların bundan sonraki planlarında bütün radikalleri Kürtlerin üzerine sürerek onyıllarca birbirleri ile kırdırılmaları mı hedefleniyor? Şimdiye kadar verilen bütün sözlere rağmen Rojava’yı bugün korumayanların, bundan sonra Kürtleri korumda ne gibi güvenceler vereceği, sorularını sormadan edemiyor insan.