Türkiye’de, Kürtler için, “Onlar Türkmen” hatta bazı Kürtler bile Türk makamlarına yaranmak için, “Bizim aslımız Türkmen’dir” deyimini kullanır. Eski MHP parlamenteri ve Türk Dil-Tarih Kurumu başkanı olan Y. Hallaçoğlu parlamentoda Kürtler’i kast ederek, “Onlar Türkmen kökenlidir” gibi bir açıklama yapmış ve yasal Kürt Partisi tepki vermişti. Çünkü, günümüze Türkiye’de Türkmen denilince akla Türk olmak gelir. Oysa, biraz araştırılsa Türk tarihine şekil verenler göçebe Kürtler için “Oğuz, Türkmen, Türkmen ekradı” benzeri sıfatlar kullanmış ve kendi yazdıkları ile Türkmen söyleminin çürütüldüğü rahatlıkla görülecektir.
Bununla bağlantılı olarak, Kürtleri iki bölüme ayırmak gerekir. Birincisi, Kürdistan coğrafyasında hep yerleşik olanlar ile göçebe olan Kürtler. Göçebe Kürtleri ile kastım, bugün Orta Anadolu, Xorasan ve Fırat’ın batısında yaşayanlardır. Bunlar, çeşitli tarihlerde Kürdistan’ı terk ederek Xorasan çevresine gitmiş, sonradan Anadolu’ya tekrar gelmiştir. Örneğin: Şeddadi/Şadi devletini (Bakü) kuran Kürtler, devlet yıkıldıktan sonra nereye gitti? sorusunun yanıtı yukarıdaki göçte gizlidir. Yani orada devlet kuran Kürtler sonradan Anadolu’ya gelmiş ve bir kısmı tekrar Xorasan’a dönmüştür. İşte bu Kürtlere, Türk tarihçileri “Oğuz” gibi çeşitli adlar vererek Türk gibi göstermeye çalışıyor. Oysa altını çizerek belirtmekte fayda vardır ki, Oğuzlar bugün göçebe Kürtlerin atalarıdır.
Bu adlandırmanın tarihi çok gerilere gider, bu konuda Firdusi anlatımının doğru olduğu görüşündeyim. Ona göre kral Feridun, ülkesini üç oğlu olan Selm, İreç ve Tur arasında paylaşır. Tur’a doğu parçası düşer; ki bu Çin sınırına kadar uzuyor. Türkçe tercümesinde “Türklerin yaşadığı topraklar”; Dari tercümesinde “Tur’un toprakları” olarak geçer. Türk milliyetçileri tarihlerini bu Tur (Turan) ile ilişkilendirmek isterler ama bunun Türklük ile alakası yok. Danimarkalı tarihçi Nyberg, “Türk olarak kabul edilen toplulukların tümü İrani’dir” derken haklıdır. Benim iddiam, Tur’un liderliğini yaptığı kitle bugünkü sürgün Kürtlerinin atalarıdır. Sonradan çoğu batıya göçmüştür. İşte bazı Türk tarihçilerin tarihlerini göçebe Kürtlere yamama hikayesi buradan başlar.
Xorasan’ın doğusunda kalan bu Kürtlere Türkmen adı verildi. Farsça konuşanlar bunu ’Türkmened’ olarak söyler. Yani Türkler gibi kalanlar veya onların arasında yaşayanlar. Çünkü “men” eki Türkçe değil, Kürtçe’de ise iki anlama gelir: Ben ve kalma. Bu meselenin bir de Oğuz boyutu var. Oğuzların sonradan müslüman olanlarına Türkmen adı verildi ama onlar müslümanların verdiği bu ismi asla benimsemedi.
Türk tarihinin mimarlarından biri olan C. Türkay, ”Bazı belgelerde Türkman ekradı deyimi geçiyor. Bunun bugünkü konuşma dilimizde anlamı Türkmen Kürtleridir. Adı Kürd ve Kürmanc olan aşiret veya cemaat bile Türkmendir” der. Şükrü Kaya Seferoğlu, “Gerçi kökende Kırmanc ve Türkmen aynı” der. Doç. M. Eröz de Osmanlı resmi kaynaklarında Türkmen’le Kürt aynı manaya gelmektedir. Nitekim bir fermanda “Kılıçlı Kürdü” diye bahsedilirken, bir diğer fermanda “Türkmen” der. Kılıçlı aşireti Maraş/Pazarcık’ta, Kürt ve Alevidir. Hemen hemen bütün Türk tarihçileri Türkmen fiziğinin İranlılara benzemesini şöyle açıklarlar: “İran’a geldiklerinden sonra fizikleri değişerek onlara benzediler.” Biraz gülünç ama açıklamaları böyle. Evliya Çelebi, ”Kürtlerin fiziki özellikleri ile Türkmenlerin aynıdır” ve Minorsky de, “Kürtler ile Türkmenler ayırt edilmeyecek kadar benzerdir” derler. F. Sümer, “İslam, XI yy.’dan itibaren Oğuzların ezici çoğunluğunun dini haline geldi. Bu nedenle XI yy.’da bunlara Türkmen adı verildi. Bunları gayrı Müslüman kardeşlerinden ayırtmak için onlara Türkmen adı veriliyordu. Bu isim eskiden beri aydınları meşgul etmiştir. Onlar arasında iki fikir vardır: Birincisi, “man” Farsça ekinden meydana gelmiş olup “Türk’e benzer” olanlar anlatılır. İkinci görüşe göre de Oğuz yüz şeklinin daha önce Türklerinki gibi olduğu ama Maveraü’n nehr ve İran’a geldikten sonra, hava ve iklim koşulları nedeni ile Taciklere yani İranlılara benzediği söyleniyor. Has Tacik olmadıkları için Tacikler onlara Türkmen adını verdi” der.(Oğuzlar,: sf 76)
Sonuç olarak bilinmeli ki, Türk tarihçileri Türkmen deyince, bunların yüzde doksan beşinin Kürtler olduğunu anlamak lazım. Araya sıkıştırılan Yörükleri bundan ayrı tutmak gerekmektedir.