Medlerin Türk yapılışı / Şoreş Reşî

 

Üniversite yıllarımda Ankara’nın en önemli kültür merkezlerinden biri ’Kızılay Çarşısı’ idi. Özellikle de okuyan genç kadın ve erkekler bal arıları gibi orada kitapların başına üşüşürdü. Koca çarşı antik ve yeni kitaplar ile dolup taşardı. Marksizm üzerine yazılanlardan tutun İslamiyeti anlatan kitaplara kadar her türlü düşünce kitabını bulmak mümkündü. Satıcılar, yayınevleri, yazarlar ve okuyucular tüten çay buharı altında mutlu bir tablo görüntüsü verirdi. Bazen yazarlar kitapevine gelir okuyucu ile sohbet etme olanakları doğardı. Bu Ankara’da yaşayanların kültürel gelişimini etkilediği gibi ülke bütününe de yansırdı. O havayı tekrar solumak için geçen günlerde oraya gittim. Ama neye uğradığımı şaşırdım, eski çarşının yerinde artık yeller esiyordu! Yarısı ayakkabı ve giyim eşyası yeri olmuş. Diğer yarısının büyük bir kısmını da ders kitapları dükkanları almıştı. Tarihi, siyasi, sosyalist ve kültürel kitaplar hemen hemen yoktu. Özellikle de Kürtleri anlatan Türk yazarlarının bile kitapları piyasada yoktu. Var olanlar genelde İslami ve Tayyip Erdoğan’ı anlatanlardı!

 

Sonunda birkaç tane ilginç kitap görerek aldım. Bana en entresan gelenlerinden ve araştırmasını yapmak istediğim ’Kayı’ aşireti dizi idi. Prof A. Şimşirgil kaleme almıştı. Türk tarihinin başlangıcını belgeleri ile yazıyordur diye aldım. Ama ilmi, akademik ve tarihi kitap demeye bin şahit lazım. Bir masalın tekrar tekrar soyut bir şekilde anlatılmasından fazla bir birşey değil! İçerik olarak bomboş! Yazık! Sistem yanlısı yazarlar, gençlerin beynini yıkamak için artık bilgelik kimliklerini masal anlatıcılığına bırakmışlardı.

 

Çok entresant gelen ikinci kitapta ”Medler ve Türkler” idi. Prof. Mehmet Bayrakdar tarafından yazılmış. İsim, kapak ve içindeki resimler bana çok cazip geldi. Profesörden şunu öğrenmem yararlı oldu: ”Richard N. Frye ’Eski İran Tarihinde Hakikat ve Yalanlar’ adlı makalesinde bazı konuları aydınlatır, bunları devrik İran Şahı M. Rıza Pehlewi’nin ölümünden sonra yapar. 1950 yılında Şah Frye ve H. Corbin, R. Ghrishman, I. M. Daıkonoff’in de aralarında bulunduğu 20 kadar oryantalistlerden bir komisyon oluşturur. Yüklü bir para vererek İran tarihini araştırmalarını ister. Bunlar Medleri İranlı veya Aryan yapmışlardır. Ed. Noriss’te J. Oppert Persepolis Yazıtlarını çözümleyerek Medlerin Türk soylu olduklarının aksine Aryan yapmışlardır” diye yazıyor. Daha önce Kızılderilileri, Sümerleri, Hititleri Türk sayan tarihçiler şimdide Medleri Türk saymaya başlıyor! Hayırdır, diye insanın sorası geliyor. Bu kadar telaş ve aceleciliğin sebebini merak etmemek elde değil doğrusu.

 

Kürtlerin ataları olan Medlerin tarihini bildiğimiz gibi şöyle yazıyor: “MÖ. 4500-4000 yıllarında ortaya çıkan ve tahminen MÖ. 2500-2200 yılları arasında büyük bir imparatorluk kurup, 552 yılında Perslere kaptırdılar.” Derken başka bir gerçeğede parmak basıyor:

 

”Tevrat’ın ilk kitabı olan Tekvin’de Nuh Tufanı’ndan sonra insanlığın yeniden türeyişinin anlatıldığı bölümde Medler ve Sakalar varken, İranlıların varlığından bahsedilmez. Bu demektir ki, bazılarına göre MÖ 1500 yılı cıvarında yazıldığı söylenen Tekvin’in yazım zamanında İran topraklarında Persler yoktu. Bazı batılı tarihçiler (Dandamayov, Media and Achaemenid) Persler MÖ. 9. veya 8 yy gelmişlerdir. İran’ın önceki sahipleri Med ve Sakalardı.” Derken diğer tarihçilerin görüşlerini de onaylamış oluyor. Çünkü birçok tarihçi ve araştırmacı Perslerin Hindistan tarafından Medya ülkesine geldiğini, geçimlerini dilenerek yaptığını anlatır. Hatta isimlerinin Kürtçe’deki dilenme karşılığı olan ‘parsek’ten geldiğini, Med prensinin onlara acıması ile Huzistan bölgesine yerleştirdiğini yazar.

 

Son olarak da Prof. Bayrakdar ilginç bir noktayı karmaşaya boğuyor: “Ahamenidlerin son döneminden itibaren İranlılar, Medleri ‘Med’ ismiyle değil de, onların dahil olduğu Oğuz boyu ‘Kay’ ismiyle andıklarından onlara ‘Kayan veya Kayani’ demiş olmalarıdır. Avesta ve Pehlevice yazılmış eserlerde Medler, Kayani şeklinde demiş olmalarıdır.” İşte işin düğüm noktası bu anlatım! Başta Kayıların Türklüğünden büyük şüphe duyuyorum, ilerde açıklayacağım. İkincisi de, Kürtler başkan veya muhtara ‘Keya/kaya’ der ve Medlerin ilk reberi de Kay-askerdir ki anlamı askerlerin başkanı veya sorumlusudur.

 

Kürtler artık kendi tarihlerine sahip çıkarken, yalancıların telaşı mumlarının sönemeye başlamış olamasından geliyor.

Yazı yeni Özgür Politika’da yayınlandı.

Şoreş Reşi.