Merhaba / Ibrahim Topal

Öncelikle herkese içten bir “Merhaba” diyerek bu kısa yazıya giriş yapmak istiyorum. İleriki günlerde kalemimden geldiği sürece kültüre, tarihe, sanata ve güncel siyasete atfen kısa yazılar yazmaya çalışacağım bu köşede. Ama, önce bu ortamı sağlayan PKAN’ı biraz bilmek, anlamak ve tanımak lazım.

PKAN ( Platforma Kurdên Anatolia Navîn) Kürt etnisitesi eksenli bir Sivil Toplum  Platformudur. Etnisite derken tabii ki ortak bir alanda ikâmet eden ve aynı dili, kültürü, geleneği, tarihi, dini ( din olgusu çoğu zaman değişkenlik gösterebilir) temsil eden gruplardan bahsediyorum. En saf ve doğal anlamda bir Kürt Milletperverliği. Aman haa!! Kimse öküzün altında buzağı arayıpta  hemen bu Milletperverliğin yanına Faşistlik, Irkçılık yaftaları yapıştırmasın!! Zaten Kürt toplumu yüzyıllardır Faşizmin, Irkçılığın, Kavmiyetçiliğin ve Ümmetçiliğin çilesini çekmiyor mu? Ya hu zaten bu kavramları uygulayabilmesi için bir toplumun egemen sınıf olması gerekli!! Sürekli bulunduğu toplumda ezilen, hiç egemen sınıf olmamış, inkâr edilen, yok sayılan  Kürt halkına bu kavramları yakıştırmak akıl kârımı!! En saf hali ile Kürt Milliyetçiliği bile bu kavramların altında anlam değişikliğine uğratılmadı mı?

Bir milleti,  bir toplumu savaşarak, kılıçtan geçirerek, katliam yaparak yokedemezsiniz. Zaten böyle birşey mümkün olsaydı bugün Kürt toplumunun yerinde yeller eserdi.  Bir ulusu yoketmek istiyorsan dilini, kültürünü elinden alacaksın. Kültürünü, dilini, tarihini unutmuş ya da başka bir deyişle kültürü, tarihi, dili elinden alınmış ve bunları yaşatmak için çaba göstermeyen toplumlar zaman içinde bulunduğu ortamların kültürüne dahil olarak,  değerlerlerinden uzaklaşıp yok olmaya mahkum olurlar. Kendisini vareden değerleri kaybedenler tarihin  tozlu sayfalarında bir dipnot olarak kalır. İşte bunun adı Kansız Katliam yani ASİMİLASYON!! Tam da Orta Anadolu Kürdünün içinde bulunduğu tehlikede böyle birşey işte. Siyasi, çevresel ve toplumsal etmenler Kürde bu asimilasyonu dayatmış ve dayatmaktadırda.

 

Bu noktada PKAN’ın oluşumunu, kültürel, sanatsal ve toplumsal çalışmalarını çok değerli buluyorum. Yayınlarındaki görsellerde, belgesellerde bazen de sohbetlerde unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizi tekrar gözler önüne seriyor. Bazen bir ağıtta, bazen bir türküde, bazen de bir görselde kendimize ait birşeyler buluyor, Toplumsal DNA’larımızın aynılığının farkına varıyoruz. Bu farkındalık bile dayatılan Asimilasyona karşı bir tepkidir.

 

PKAN,  kültürel kimliğinin yanı sıra aynı zamanda da Siyasi bir oluşumdur. Şimdi SİYASİ derken hemen Hizipçilikle,  herhangi bir Radikal, Marjinal ya da Asosyal bir grup ile ilişkilendirme zahmetine girmeyelim. Hayatın kendisi zaten siyaset ile iç içedir. Ekmeğin pahalığından şikayet eden, çocuğunu okutamayan birinin haykırışıda siyasi  bir tepkidir. Neticede O kişiyi bu eyleme iten siyasi etkenlerin kendisidir. Hal böyle iken PKAN’ı siyasetten ayrı tutmak mantık işi değildir. Hele hele Kürt isen istesen de istemesen de siyasetin içindesindir. Siyasete bulanmış şekilde doğuyorsun zaten. Sen ne kadar siyasetten kaçsan da siyaset bir şekilde seni köşede  sıkıştırıp bulacaktır. Çevresel ve toplumsal etmenlerden daha çok Kürdün Asimilasyonu Osmanlı Ümmetçiliğinin, İttihat ve Terakki İdealizminin devamı olan Geleneksel Siyasetin ürünüdür. Bu bağlamda PKAN’nın siyasi bir yanı mutlaka olacaktır.

Bu sebepledir ki, PKAN oluşumunu, kültürel, sanatsal, görsel ve siyasi çalışmalırını anlamlı ve değerli buluyorum.