Orta Anadolu Kürtlerine kıskaç / Şoreş Reşî

Orta Anadolu Kürtlerine kıskaç!

 

Alıntı: Yeni Özgür Politika/ Şoreş Reşi

TRT’nin Orta Anadolu Kürtleri üzerine hazırladığı belgeselde idida edildiği gibi Reşîler, Türkmen değil, Kürt’tür. Koyunlarının arkasından gelmediler! Zorba güçler tarafından, yurtlarından zorla çıkmak zorunda kaldılar ama atlarından inmeyip, mızrak ve kılıçları ile işgalcilere karşı her yerde direndiler.

 

TRT-Avaz, ”Rışvan Aşireti-Göç” adıyla her bölümü 45 dakika olmak üzere, sekiz serilik bir belgesel yapmış. Türk devletini ve ona bağlı kurumları tanıyanlar, Kürtler üzerine yapılan bir işin altında farklı bir amacın olduğunu bilir. Dizinin yapımında onlarca profesör, danışman yer alarak, bu amaca katkı sunuyor. İlmin kutsallığını bir kenara bırakan bu profösörler, Kürtlerin asimile olması için bin dereden su getiriyor.

Danışman ve belgesele konuşmacı olarak katılan profösör ve görevliler şunlar: Prof. Faruk Söylemez, Prof. Peyami Çelikan, Prof. Alemdar Yalçın, Prof. Ahmet Burun, Prof. Aysel Soysal, Prof. Yaşar Çoruhlu, Prof. Sönmez Kutlu, Prof. Kenan Bilici, Dr. Hüseyin Avcı, Araştırma Görevlisi Cenap Güngör ve Ali Avcı. Metin yazarı; Öncel İpekçi, kaynak metin yazarı; Zübeyde Çetiner, yapımcı ve yönetmen; Zübeyde Çetiner ve Kemal Bendeş.

Belgesel modern film teknikleri ve bazı usta oyuncular ile hazırlanmış. Afyon, Eskişehir, Ankara, Kırşehir, Yozgat, Sivas, Konya, Adana, Antep, Adıyaman, Urfa, Malatya, Batman arasındaki coğrafyayı kapsıyor. Teknik, ses, metin, kıyafet, tarih ve bütün imkanlarla inandırıcı olması için ellerinden ne geldiyse esirgememişler. Ama aklıselim olan, biraz tarih ve sosyolojik bilgisi olanlar bu belgeselin gerçekleri yansıtmadığını hemen anlar. Gerçek olan nedir? Bunu belgeselin akışına göre anlatmaya çalışacağım.

 

Belgeselin amacı

Belgeselin ana kurgusu göç, koyunculuk ve otlaklar üzerine kurulmuş. Bunu bazı toplumsal olgular ile tamamlamaya çalışmışlar. Tabii ki seçimleri tessadüf değil! Bilindiği üzere son zamanlara kadar devlet eliyle halk arasında şöyle bir söylenti yayıldı; Orta Anadolu’da ve diğer bölgelerde yaşayan Kürtlerin hayvanlarına otlak bulmak için göç ettikleri insanların bilinç altına yerleştirildi. Buna bazı Kürt aydınları da katkı sundu. Örneğin ”gavesti” yani “öküzleri yorulanlar” yalanı ortaya böyle atıldı. Buna göre öküzlerin arkasında giden Kürtler, nerede öküzler yorulup kaldı ise orada iskan etmiştir! Bazı Kürt yazarları da buna dalış yaparak kitap ve makalelerinde bu tezi işledi. Diğer yandan tarihini okumayan, araştırmayan Kürt aydınlar da “Biz nasıl geldiğimizi bilmiyoruz, çünkü elimizde belge yok!” diyerek bu görüşe katkı sağladı. Halbuki yeterince belge de, ıspat da mevcut. İşte bunu fırsat bilen devlet, onun kurumları ve profesörleri göç üzerine böyle bir belgeseli kurarak, Rışvanların nasıl bir Türkmen aşireti olduğunu ve sonradan Kürtçe’yi öğrendiğini kendince kanıtlamaya çalışıyor. Bu belgeselin tek bir amacı var; o da büyük bir potansiyeli barındıran bu Kürt kesimini asimile etmek, kafalarında soru işaretleri oluşturarak ulusal kurtuluş mücadelesinden uzak tutmak, aralarına nifak sokmak, güçlerini parçalamak. Bu ırkçı belgeselin tarihi ve sosyal arka planını açığa çıkarmak da bize nasip oldu.

 

İsim gerçeği 

En başından şunu söylemek gerekir: Osmalılar ve onların arşivlerinde “Rışvan” ismi belki 50 ayrı biçimde yazılmıştır. Bu, devletin Kürtleri asimile etme ve orijinal isimlerini Türkçeleştirme politikasının bir sonucudur. Oysa Rışvanların gerçek Kürtçe adı “Reşî”dir. Reşî ismine ilk olarak olarak MÖ 1650’li yıllarda Kürtlerin ataları olan Huri/Xori kayıtlarında rastlamaktayız. Hurî isminin kendisi de Kürtçe “güneş”ten gelmektedir ki güneşin yolundakiler anlamındadır. Hurilerin tarihi MÖ 2000 yıllarından önce başlar. Aşiret fedarasyonları şeklinde Horasan ile Doğu Akdeniz arasında gidip gelen bir yaşam sürdürmüşlerdir. Daha sonraları kuzenleri Hititler tarafından egemenliklerine son verilir. Hurilerin dili, yaşam şekli, aşiret sistemi, gelenek ve görenekleri Kürtlerin tıpa tıp benzeridir. Hurilere ait olan ve Alallah (Suriye) bölgesinde ortaya çıkan bu belge 3667 sene öncesine takabül ediyor. Ortaya çıkarılan taşlar üzerinde, bölgede yaşayan Huri ve diğer aşiretler hakında bilgi, ay isimleri ve Halep Hurilerinden bahsedilir.

Bu aşiretlerden biri de Çuxreşîlerdir (Çuğreşi). Yani siyah elbiseliler veya ebalılar, etekliler olarak da Türkçe’ye çevrilebilinir. Bu isim, büyük bir ihtimalle büyük koyun ve keçi sürülerine sahip olan Reşîlerin, siyah kıl/yünden ördükleri elbiselerden geliyor. 1950”li yıllara kadar bu örme elbiseleri Orta Anadolu Kürt köylerinde bulmak mümkündü. Çuxreşîler bugün de aynı isim ile Rusya’nın Grasnadar şehrinde, Ermenistan”ın Elegez bölgesindeki Camûşwanê Köyü’nde, Ararat ovasında ve Tiflis’te yaşıyor. Kurmanc ve Êzîdîdirler! En belirgin özellikleri de özgür yaşamdan hoşlanmaları, başka aşiretlere fazla karışmamaları ve kültürlerini iyi bir şekilde korumuş olmalarıdır. Rusya’daki Çuxreşîler kendilerini Reşî olarak da bilir. Yine Alallah ve Boğazköy’de çıkan yazıtlarda Halep şehrinin Hori komutanının ismi de Zukreşî’dir. Kürt tarihçisi Îzadî, ”Reşîlere bağlı Halikanlılar Hurilerin bir aşireti ve antik dönemde Van Gölü ile Erzurum arasında yaşardı” diyor. Bunun yanında hala bazı Kürt aşiretlerin isminin de Ebereşan (siyah ebalılar), Kumreşan (siyah şapkalılar), Qotreşan (siyah kafalılar) vb gibi olmasını da unutmamak gerekir.

Türkçe’de Rışvan’ın herhangi bir anlamı bulunmaz iken, Kürtçe olan gerçek isminin manası “kara-siyah”tır. Ama buna sonradan başka anlamların da yüklendiğini görüyoruz. Örneğin; Reşîlerin de içinde kurucu üye oldukları Karamanoğulları devletinin (1256-1487) ismi bu aşiret federasyonundan gelmektedir. Her ne kadar Türk tarihçileri Karamanoğullarını bir Türkmen devleti gibi ispatlamaya çalışsa da bu doğru değildir; kesinlikle Kürt’tür. Parçalanarak Anadolu’dan Gîlan’a (İran) göç eden ardılları hala Kurmancî konuşur ve ”Bizim ceddimiz Reşîdir” der. Anadolu’da kalan diğerlerinin de 1585 tarihli fermandan anlaşıldığı kadarı ile Ankara çevresinde yaşadıklarını biliyoruz. Osmanlılar bu ismi direkt Türkçe’ye çevirerek kayıtlara geçirince “reş”, kara oluveriyor. Bazı Osmanlı tarihçileri, ”Bunlar Anadolu’ya geldiklerinde Sivas’tan Karaman çevresine gelerek yerleştiler. Orada kömür çıkardıkları için, üst-başları karalara bürünürdü ve bu yüzden Karamanoğulları ismi takıldı” idiasında bulunsa da gerçekler saklanamıyor. Arap gezginleri ve tarihçileri de bu Kürtlerin savaşçılığı ve kahramanlığından dolayı cesur, korkusuz, savaşçı anlamında Kahraman isimini takmıştır. Kısacası Rışvanların esas isimleri Reşî’dir.

 

 

Kürdistan ve Anadolu’ya gelişleri 

Belgeselin başından itibaren kuraklıktan bahsediliyor ve şunu anlatmaya çalışıyorlar; “Reşî Kürtleri kuraklık nedeniyle Orta Asya’dan güneşi arkalarına alıp geldiler. Kahta’yı görüp kaldılar, daha ilerisine gitmediler” deniliyor. Ayrıca her Rışvan kelimesinden sonra Türkmen oymakları denmesi dikat çekici! ”Mendollar Gevrik yaylasından Türkçe, diğerleri de Kırmancî seslenirler birbirlerine…” Bu iddia tamımıyla bir kurgu ve yalan! Bu yalanı bir-iki zavallı, cahil Kürt’ü ”Biz Türkmeniz” gibi konuşturarak tamamlamak istiyorlar ama gerçekleri saklamak o kadar kolay değil. İddia edildiği gibi Reşîler Kolik’a (Kahta) kuraklık yüzünden veya hayvanlarına otlak bulmak için gelmediler! Ayrıca Orta Asya veya Horasan’dan her gelenin Türk olacağı mantığı ile hareket ediliyor. Halbuki idiaların aksine Horasan eski bir Kürt yurdudur… Reşîlerin Anadoluya Abbasiler döneminden sonra gelişlerinin dört aşamada olduğunu düşünüyorum:

l Birincisi: 756-760 yılları arasında halife Mansur’un fermanıyla, Horasan ve çevresinden, daha sonra da Harûn el-Reşîd (786-809) döneminde Şadi, Badilî, Reşî gibi aşiret federasyonlarını Kandahar, Mazenderan, Horasan ve Sistan’dan getirilerek Adana, Kayseri ve Samsun arasında, Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasına yerleştirdiler. Neden Horasan çevresinden getirdiler veya oraya nasıl gittiler diye sorulabilir. Bu Kürt kütlesi, kurucusu oldukları Hitit devletinin Deniz Kavimler ve Asuriler tarafından yıkılmasından sonra (MÖ 1200) Kafkasya, Hazar ve Horasan çevresine çekilmek zorunda kaldılar ve uzun bir süre orada yaşadılar. Bu bölgeden zorla getirilen Kürtler, Adana ve Samsun arasındaki bölgeye yerleştirerek kendilerine kalkan olsun istediler. Bu Kürtlerden bir kısmının daha sonra Maraş bölgesinden Afyon ve Kütahya bölgesine giderek Germiyanoğulları (1273-1423) devletini kurduğunu görürüz.

* İkincisi: 900’lü yıllarda Reşîleri, Mehmûdî aşiret konfederasyonu ve Hariciler içinde Musul, Şehrizor çevresinde görürüz. Oradan da Xarput çevresine geldiler. Bu nedenledir ki son zamanlara kadar Orta Anadolu’daki Reşî büyükleri, ”Biz Xerput ve Xorasan’dan geldik!” derlerdi.

* Üçüncüsü: Anadolu’da barınamayan bir kısım aşiretler tekrar eski yurtlarına dönerek Muhammed Şadi Kartû (Hezbanilerin Rewandi kolu) önderliğinde Şadi Devleti’ni (951) kurdu. Bu devletin Türkler ve Moğollar tarafından yıkılması (1202) ile Mangışlaka (Doğu Hazardaki dağlık bölge) oradan da Xorasan’a göç ettiler. Moğolların baskısı ile tekrar Sivas’a geldiler. Oradan da Karamana geldiler.

* Dördüncüsü: Qeramanoğulları devletini (Karaman, Konya) kurdular.

* Berani (Karakoyunlular, 1380-1469): Reşîler, Karakoyunluların kurucu aşiretlerinden biridir. Karakoyunluların Akkoyunlular tarafından dağıtılmasından sonra tamımıyla dağıldıklarını görürüz. Bugün Xorasan, Rusya, Ermenistan, Dersim, Adıyaman, Malatya, Kobanê, Efrîn, Konya, Ankara, Kırşehir, Kayseri, Eskişehir ve daha birçok bölgede Reşîleri görmek mümkün.

Belgeselde idia edildiği gibi Reşîler koyunlarının arkasından gelmediler! Zorba güçler tarafından, yurtlarından zorla çıkmak zorunda kaldılar ama atlarından inmeyip, mızrak ve kılıçları ile işgalcilere karşı her yerde direndiler. Bunu yaparken eski dinlerinden son yüzyıllara kadar taviz vermeyerek direnişçi bir kütle olduklarını her fırsatta göstediler.

 

Reşî Federasyonu’na bağlı aşiretler:

Maraş Sütçü İmam Üniversitesin’den Prof. F. Söylemez, ”Reşiler üzerindeki ilk tarihi belge, 1519 yılında Yavuz tarafından yapılan sayımdır. O dönem 14 oymağı ile artık bu toprakların bir yerleşkenidirler. Malatya Sancağı içerisinde konup-göçüyorlar. Kahta’da kışlayıp Sürgü Köyü’nde (Malatya) yaylaya çıkarlardı” diyor. Doğrudur, Reşîleri o tarihte Adıyaman ve Malatya çevresinde görürüz ama daha tamımıyla yerleşik düzene geçmemişlerdir.

Osmanlı kayıtlarında Reşîlere bağlı 14 aşiret gözüküyor, bunun mutlak doğru olduğunu kabul etmek yanlıştır. Bunlardan ikisinin yanlışlıkla veya sonradan katıldıklarını düşünüyorum. Çünkü Reşîler 12 aşiretten oluşur. Bu 12 aşiret sistemini Reşîlerin ataları olan Hititler döneminde görürüz. Yazılıkaya anıtındaki 12 adam her ne kadar tanrı gibi kabul edilse de bunların 12 aşiret reisi olduğunu düşünüyorum. Bu konuda ikinci önemli nokta da Türk tarihçilerin iddia ettikleri üçoklar ve bozoklar meselesidir. Belki okuyucuya fazla abartılı gibi gelecek ama iddia ediyorum ki bunlar esasında, toplamı 24 olan Kürt aşiret konfederasyonlarının ikiye bölünmesidir! Bu nedenledir ki birçok yazar ve Kürt büyüğü ”Kürtler, Zil (Zîlan) ve Mil (Milan) olarak ikiye ayrılmıştır” der ve yazar. Türk tarihçilerin iddia ettiği üçok ve bozoklar esasında Türk boylarını değil, Kürt boylarının bölünmesini anlatır. Sahipsiz buldukları için kendi tarihleri diye millete yutturuyorlar. Bunu son olarak Celalî isyanlarında görürüz. Celalîler 12 sağ kol 12 de sol kol olmak üzere 24 aşiretin bileşiminden oluşur. Sağ kolunu Reşîlerin bir aşireti olan Halıkanlıların oluşturduğunu ve idare ettiğini de ilave etmek gerekir.

 

Osmanlılar döneminde Gerger ve Kolik’teki aşiretler:

Bazı kaynaklar 1519-1536 yılları arasında Reşîlere bağlı 10 cemaati yazar, bunlar;

 

Türkçesi                         Kürtçesi

 

  1. Heci Omer             (Qeytan merî)
  2. Xizir Sevran           (Hid/zir Soran)
  3. Kellelî 
  4. Çelîkan (Celikan)
  5. Mûlûkan (Molikan)
  6. Mendûbalî (Mendolî)
  7. Zerûkan (Zerikan)
  8. Boxraci/Boxrasa    (Boğreşan)
  9. Mansûrxan (Mansuran)
  10. Karlû 

 

Bunlardan bir kısmının Reşî olmadığını biliyoruz ve sonradan aşağıdaki aşiretler de eklenmiş. Bunların da tamamı Reşî değil. Reşîler güçlü bir kütle oldukları için sonradan birçok aşiret bunların içerisine girerek kendisini koruma yoluna gitmiştir. Osmanlılar sayımlarda bunları da Reşî aşiretleri gibi gösterme yolunu seçmiştir. Prof. Söylemez aşağıdakileri de ekler:

 

  1. Îzdeganlû (Îzan/İzol)
  2. Mansûrganlû (Mansûrîyan)
  3. Çakallû (Çakalan)
  4. Rişvan (Reşî)

 

Kelleli, Karluların hangi aşiretler olduğunu tam olarak bilmiyorum. Boğreşan, Mansuran, Îzol, Mansuran ve Çakalan gibi aşiretler bugün Kuzey Kurdistan ve Horasan’da var. Buna karşı, Orta Anadolu’daki Xelîkan, Şeğıkan, Sevikan, Bilikan, Nasuriyan gibi Reşîlere bağlı olan aşiretler Osmanlı tablosunda bulunmuyor. Bunun çeşitli nedenleri olabilir: Sayım olduğu zaman aşiretlerin bir kısmı orada değildi veya parçalanmış olabilirler. Bir diğer neden de yukarıdaki tablonun bir aşiret federasyonundan çok aşiret konfedarasyonunu yansıttığını da söylemek mümkün.

Yazar Mehmet Akar da Adıyaman’daki Aşiretleri şöyle aktarır: Bereket (Reşî), Payamli Huseyn, Berehat, Cûyban, Rişvan, Dikan, Xelikan (Reşi), Kawî, Çelîkan, Komur Kawî, Zerikan, Muzikan, Zaxfena, Turogan, Rûmyan (Reşi), Secan. Cemaatleri de şöyle sıralar: Belikan, Qeler, Bereket, Komur Kawî, Çelîkan, Benam, Çûdikan, Hoşnîşîn (Reşî), Xelikan (Reşi), Koseyan (Reşî), Mahyan (Reşî), Mirdêsî, Nasirî, Okçûyan, Reşî, Rişvan (Badilî), Rûmiyan (Reşî), Sevir (Sêvika)-Reşî, Sinik-Senek (Reşî), Sevkan, Şêxbalan, Zîkokan (Reşî), Zerikan, Diranan, Dimişkan, Hecîlar, Qere Şêxan (Bexdilî), Kaskan (Milan), Cûtikan, Xelikan, Terikan.

Orta Anadolu’da kabul edilen 12 Reşî aşireti şunlar: Berkatî, Bilikî, Cûtikî, Celikî, Xelikî, Molikî, Mîfikî, Nasirî, Omerî, Oxçî, Sêvikî, Şêxbilî iken Adıyaman, Xorasan, Erzurum, Xorasan ve Efrîn’de başka bir tablo ile karşılaşırız. Bunun için mutlak bir kalıbın olmadığını bilmemiz gerekir.

 

 

185

Alıntı :YENİ ÖZGÜR POLİTİKA