Yok, yanlış yazmadım; Sabro, katliamlardan geçmiş, talana uğramış, dünyanın dört bir yanına sürgün edilmiş, toprağından koparılmış, yaralı, boynu bükük bir halkın umudu! Bundan daha güzel bir isim bulunmazdı doğrusu. Sabro, umudun Süryanicesi! Süryani halkının gazetesi olan Sabro’dan bahsediyorum. Dokuz yıl önce yayın hayatına başlamış ama elime ilk olarak bu hafta, 92 ve 93’cü sayıları ulaştı. Görünce çok sevindim, başta emek veren bütün arkadaşları kutlamak istiyorum, iyi ve güzel bir iş yapıyorlar.
Türkiye’de üniversiteyi bitirdikten sonra İsveç’e geldim; ilk olarak İsveç’te Süryani-Kildanî-Aşurî halkının olduğunu öğrendim. Onları tanıdığımda çok şaşırmıştım, Türkiye’de üniversiteyi bitirip de Tur Abidin’deki halktan habersiz olmak bana hem acı vermiş hem de öfkelendirmişti. Hıristiyan dininde, ayrı dilleri olan ve çok eski bir halkın torunları olduklarını öğrendim. Okulda harcadığım yıllarıma acırken, Türkiye’deki eğitim sisteminin nasıl tekçi, inkarcı ve asimilasyoncu olduğunu tekrar irkilerek yaşadım. Zayıfları korumak, kültürlerini yaşatmalarına olanak sağlamak için kurulmuş olması gereken kollektif aygıt devletin, bu insanları ve kültürünü koruma altına alması; ortaokuldan itibaren öğrencilere burada ayrı bir halkın, dilin, kültürün, dinin olduğu öğretmesi ve eğitici özel gezi turları düzenlemesi gerekirken kökten kazıma politikası ile yaklaşması affedilecek bir durum değil.
İşte devletin bu despot politikasına Sabro ile karşı durmak önemli ve değerli. Toplam 16 sayfadan oluşan aylık gazetenin 13 sayfası Türkçe, üç sayfası da Süryanice. Genel Yayın Yönetmeni David Vergili ve yönetim yeri Midyat. Gazetedeki bilgilerden yola çıkarak, Kürdistan, Türkiye, Avrupa ve Amerika da dağıtıldığı anlaşılıyor ama çoğu sayfasının Türkçe’ye ayrılmasına doğrusu tam anlam veremedim. Bu sayfalardan bir kısmının İngilizce yayınlanması ve Süryanicenin daha fazla olması gerektiğini düşündüm ama herhalde bu işi yapanlar en doğrusunu biliyordur. Yazar kadrosunda da Prof. Baskın Oran ve Fikret Başkaya, Suphi Aksoy, Tuma Çelik (HDP milletvekili), Mihayel Rabo gibi tanınmış isimler var.
Hernekadar Süryani-Kildanî-Aşurî halkının dini farklı olsa da Kürtler ile çok benzer yanları var. Bunda elbete binlerce yıllık beraber yaşamanın payı fazla. Daha tam olarak açığa çıkmamış olsada, bu mazlum halkın tarihi Sümerler’den başlıyor. Sümer şehir devletleri çevresine gelerek gündüzleri şehirlerin içine çalışmak için giren ve akşamları da şehir dışına çıkarılan bir halkın torunları olarak biliniyorlar. Daha sonra Behtnahrin (Mezopotamya) merkezli güçlü bir imparatorluk kurdular. İşte bu imparatorluk döneminden MÖ 612 yılına kadar Kürtler ile kanlı savaşları oldu. Her iki halk da birbirine çok zarar verdi ve sonunda ikiside dünyaya dağıtılarak devletsiz kaldı. Bugün, tıpkı Kürtler gibi, Hindistan’dan tutun Amerika ve Kanada’ya kadar hemen hemen her ülkede bir Süryani bulmak mümkün. En büyük kitlesi de Amerika ve İsveç’te bulunurken, Kuzey Kürdistan’da, kendi topraklarında kalan aileler belki bir elin parmaklarını geçmez.
Son yarım asırda harikulade bir gelişme sağlayan Kürt Özgürlük Mücadelesi, aynı kaderi paylaşan Süryani-Kildanî-Aşurî halkının da toparlanmasına önayak oldu. Özellikle de sayın Öcalan’ın fikirleri çerçevesinde, bölge halklarının dayanışarak özgürleşeceği, Demokratik Konfederalizm fikri, bu mazlum halk arasında kabul görmüş ve ayağa kalkmasını sağlamıştır. İşte Mardin Belediyesi Eşbaşkanı, iki dönem kazandırılan milletvekillikler, köylere dönüşün teşvik edilmesi, cesaretlendirilmesi, Rojava’da kendi dilleri ile eğitim olanaklarının yaratılması, askeri güçleri ve Sotoro’nun kurulması gibi olgular bu halkın tarihinde tekrar bir direniş ve yaşam umudu sağladı. Sabro da bu umudun bir meyvesi.
Sabro’nun yaydığı fikirler birleştirici, demokratik, barışçıl ve umut verici. Hegemon devletin bu fikirlere kulak verip çatışma, inkar ve imhadan vazgeçmesi halklarımızın yararınadır. Bu coğrafyada yaşayan halkların birbiriyle çatışarak değil, uzlaşı ve paylaşımcı kültürü ile birbirinin hak ve hukukuna saygı göstererek yükseleceğini anlaması gerekir.
Tekçiliğin, inkarın ve baskının şimdiye kadar kimseye faydası olmadı, bırakın Sabro’nun logosundaki güneş herkesi ısıtsın ve bütün çiçekler kendi toprağı üzerinde özgürce yeşersin!