Seçimden 48 Saat Önce

PKAN’ın Çağrısı

Kürtler, Ana Dili ve Siyasi Partiler

  • Orta Anadolu Kürtlerinin yüzyıllardır büyük bir itinayla ulusal varlıklarını ve dillerini korumaya çalıştıkları, Kürt sorunuyla ilgilenen herkesin malumu. 14 Mayıs seçimleri öncesinde, siyasi partilerin programlarında ve seçim beyannamelerinde, bu konuda ne dediklerine bakmak, Kürtlerin oy tercihlerini belirleme noktasında önemlidir diye düşünüyoruz. Konuyu üç büyük siyasi partinin program ve seçim beyannamelerini inceleyerek ele almaya çalışalım.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)

AKP’nin programında, Kürtçe veya Kürt dili ifadeleri hiç geçmezken, Kürt kelimesi bir kez geçiyor: “Kimimizin Güney Doğu, kimimizin Kürt, kimimizin terör sorunu dediğimiz olay, maalesef Türkiye’nin bir gerçeğidir. Partimiz bu sorunun toplum hayatımızda neden olduğu olumsuzlukların bilinciyle, bölge halkının mutluluğunu, refahını, hak ve özgürlüklerini gözeten, Türkiye’nin bütünlüğü ve üniter devlet yapısıyla birlikte bölgeyi tehdit eden terörün önlenmesinde zaaf yaratmayacak bir şekilde; kalıcı, tüm toplumun duyarlılıklarına saygılı, etkili ve sorunları kökünden çözmeye yönelik bir politika izleyecektir.

Bu bölgemizdeki kültürel farklılıklar, partimiz tarafından zenginlik kabul edilmektedir.”

AKP, ‘Kürt Sorunu’ deme cesareti(!) gösterirken, aynı paragrafta, sorunu üniter devlet yapısıyla” ve “kökünden çözmeye yönelik bir politika izleyecektir.” derken aslında hiçbir şey yapmayacağını söylüyor. Çünkü üniter devlet yapısı değişmeden Kürt Sorununun çözülmeyeceği açıktır.

Yine, AK Parti programında, eğitim kelimesi 68 kez, mesela sanat eğitimi, meslek eğitimi veya yabancı dil eğitimi gibi birçok bağlamda geçerken, ana dili eğitimi veya ana dilinde eğitim hiç yer almıyor. “Resmi dil ve eğitim dili Türkçe olmak şartıyla, Türkçe dışındaki dillerde yayın dahil kültürel faaliyetlerin yapılabilmesini, partimiz ülkemizdeki birlik ve bütünlüğü zedeleyen değil, güçlendiren ve pekiştiren bir zenginlik olarak görmektedir.” deniyor.

 

‘Türkçe dışındaki dillerde yayın’, resmi dilin değişmeyeceği, yani Kürtçe’nin ülkenin ikinci resmi olamayacağı şartına bağlanıyor:” Bir de “birlik ve bütünlüğü zedeleyen değil” gibi günlük hamaset söylemine bağlandığında anlayın ki AKP, Kürtler için bir şey yapmak niyetinde değil. Bir başka paragrafta, “Bizim demokratik anlayışımızda farklılıkların birbirine dönüşme mecburiyeti yoktur.

Tarihi tecrübemizden süzülerek gelen farklı olanların bir arada barış içinde yaşama kültürü de bundan başka bir şey değildir.” deniyor. Burada şu soruyu sormak gerekiyor: Günde sekiz saat (haftada 40 saat) Türkçe, haftada iki saat seçmeli Kürtçe eğitim alan bir Kürt çocuğun dilinin Türkçe’ye dönüşmeyeceğini, hangi aklı başında insan iddia edebilir. Ayrıca son öğretmen atamasında, AKP’nin seçmeli Kürtçe dersi için atadığı öğretmen sayısı üç -3- evet sadece ‘üç’. Yani milyonlarca Kürt çocuk, üç öğretmenden ana dilini öğrenecek(!)

 

14 Mayıs 2023 seçimlerine dair seçim beyannamesinde, AKP, “Doğusuyla-Batısıyla, Türk, Kürt, Alevi, Sünni gibi farklı etnik yapı, mezhep ve kökenleriyle 85 milyon vatandaşın” partisi olduğunu iddia ediyor. Sonrasında Kürt ve Kürtçe’ye değinilen tek paragrafta “Kürt kardeşlerimizin kendi ana dilleriyle konuşabilmelerinin önündeki engeller bu siyasi çizgi sayesinde ortadan kaldırılmıştır. TRT Kürdi gibi imkânlarla insanların kendi dillerinde yayınları özgürce izleyebilmeleri sağlanmış oldu. Nereden nereye! Kürtçe dil ve kültür merkezleri açılarak üniversitelerimizin bünyesinde Kürt dilinin, Zaza dilinin daha güçlü bir şekilde öğrenilmesinin imkânları temin edilmiştir” deniyor. Tam bir çelişkiler ve tutarsızlıklar yumağı. Birincisi Kürtlerin ve Kürtçe’nin önündeki engeller kalkmadı; daha birkaç gün öncesinde Kürtçe tiyatro yapan Diyarbakır Şehir Tiyatrosu sanatçıları tutuklandı. Sanırım AKP “Kürtçe konuşabilirsiniz ama Kürtçe tiyatro yapamazsınız” diyor. “TRT Kürdi (bu arada kendi kurdukları kanalın adını yanlış yazmışlar Kurdȋ olacak) gibi imkânlarla insanların kendi dillerinde yayınları özgürce izleyebilmeleri sağlanmış oldu” derken, TRT-Kurdȋ’nin kurulduğu 2008’den tam 13 sene önce, 1995 yılında, ilk Kürt televizyonu Med TV’nin yayına başladığını unutuyor. “Nereden nereye!” derken kendisinin, Kürt ve Kürtçe konusunda yarattığı pozitif gelişmeler hakkında şaşkınlığını ifade ettiğini zanneden AKP, bizce daha ziyade kendisinin ve temsilciliğini yaptığı devletin geçmişindeki bir gerçekliğe dair şaşkınlığını ifade ediyor.

Öyle ya, 1930 yılında “Muhayyel Kürdistan burada metfundur” dediği bir halkın dilinde bir TV kanalı açmak durumunda kalan ‘devlet’in ve onun şimdilerdeki temsilcisi AKP’nin değişimi karşısında “Nereden nereye!” denmez de ne denir.

“Kürtçe dil ve kültür merkezleri açılarak üniversitelerimizin bünyesinde Kürt dilinin, Zaza dilinin daha güçlü bir şekilde öğrenilmesinin imkânları temin edilmiştir.” derken üniversitelerdeki yüksek lisans eğitimi kastediliyor. Ama ilkokul, orta okul, lise ve üniversite lisans düzeyinde eğitim imkânı olmayan Kürtçe, üniversite ‘yüksek lisans’ düzeyinde daha güçlü öğrenilecekmiş(!).

En önemlisi de beyannamede geleceğe yönelik hiçbir vaat yok.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)

CHP programında, insan hakları konusundaki öncelikleri ”Bütün vatandaşlarımızın evrensel insan haklarına eksiksiz sahip olmaları” olarak tanımlanıyor.

Tanımlamanın devamında,”Uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan azınlık haklarını korumak, ancak toplum içinde yeni azınlıklar yaratılması çabalarına karşı çıkmaktır. Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdeki geri kalmışlığı, işsizliği, yoksulluğu, feodal düzeni ortadan kaldırmaktır. Bir toprak reformu gerçekleştirerek yurttaşlarımızı toprak sahibi yapmaktır.” deniyor. Aynen AKP’ninki gibi sorunlu bir dil ve söylem.

Birincisi,“Kürt kökenli” köken itibariyle Kürt olan ama şimdi Kürt olamayan anlamına gelir. CHP programında ‘Kürtçe’ kelimesi bir kez geçerken, Kürt kelimesi dört kez geçiyor; bunun üç defasında ‘Kürt’ kelimesi ‘kökenli’ kelimesi ile beraber yani “Kürt Kökenli” olarak geçiyor. Kürt kelimesi tek başına ancak diğer etnik kimliklerle beraber ifade edilebiliyor: “Türkiye’nin her yöresinde yaşayan Kürt, Arap, Boşnak, Laz, Gürcü, Çerkez, Abaza, Arnavut, Roman gibi farklı etnik kimliklere sahip tüm insanlarımızı huzura, barışa, gelişmeye ve sosyal refaha taşıyacaktır.” Yani CHP Kürt kelimesini tek başına ifade edemiyor. Ya kökenli diyerek ya da diğer etnik yapılarla beraber ifade edebiliyor.

İkincisi “Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdeki geri kalmışlığı, işsizliği, yoksulluğu, feodal düzeni ortadan kaldırmaktır.” derken Kürt Sorununun ulusal bir sorun olmadığını, ekonomik bir sorun olduğunu ifade ya da iddia ediyor. Yani CHP 1970’li yıllardaki söyleminden vazgeçmiş gibi görünmüyor.

CHP programında, her etnik kökenden yurttaşların,

  • Ana dillerini özel dershanelerde öğrenebilmelerine, (Bu Kürtlere ana dilinde eğitim hakkı verilmeyecek demektir bu.)
  • Kendi folklorlarını yaşatabilmeleri ve geliştirebilmelerine,
  • Değişik kültürel etkinliklerde bulunabilmelerine,
  • Tüm bu ve benzeri bireysel kültürel haklara özgürce ve dilediğince ulaşabilmelerine, (Burada da bireysel denerek Kürtlerin kollektif, bir halk, bir ulus olmaktan kaynaklanan haklarını vermeyeceğiz deniyor aslında.)
  • Kendi ana dillerinde her türlü sesli, yazılı ve görsel yayını RTÜK’ün genel kuralları çerçevesinde yapmalarına,olanak tanınacaktır, deniyor.

Yukarıda 2 – 5. maddelerde sayılan etkinlikleri “yapabilirler” derken, Kürtler kendileri finanse ederek yapabilirler; devlet bu işi yapmayacak, Kürdün verdiği vergi ile bir Kürt televizyonu finanse edilerek kurulamayacak deniyor aslında.

Yukarıdaki noktalar sayıldıktan sonra, “Ülkemizin aynı ana dili paylaşan ve etnik kökene sahip en yaygın unsurlarından birini oluşturan Kürt kökenli yurttaşlarımızın yoğun biçimde yaşadıkları bölgemizdeki sorunlarını da bu anlayışla çözeceğiz.” deniyor sonuç olarak. Yani aslında CHP, Kürtlerin mücadeleleriyle yarattıkları, dershanelerde öğrenilen ana dili, bireysel haklar ve benzerlerinden oluşan bugünkü ‘fiili’ durumu aşmayan bir konsepti çözüm olarak sunuyor.

Kürt kökenli yurttaşlarımızın sorunlarını bu anlayışla (dershanelerde öğrenilen ana dili, bireysel haklar vb) çözecekmiş CHP. Bu da yetmiyor, CHP, ”Asimilasyon Değil, Entegrasyon Öngörüyoruz” başlığı altında ”CHP’nin entegrasyon anlayışı farklı etnik kimliklerin ve inançların ortadan kaldırılmasını değil, onlara saygı göstererek ülke bütünlüğünün ulus devlet anlayışı ile korunmasını öngörür.” diyor. AKP’nin “üniter devlet” diyerek düştüğü noktaya, CHP ”ulus devlet anlayışı” diyerek düşüyor. Kısacası CHP de Kürt Sorununu çözmek niyetinde görünmüyor.

14 Mayıs seçimleri için deklare ettiği bir beyanname bulunmuyor. Onun yerine ”İktidarımızın İlk 100 Gününde Yapacaklarımız” adı altında yayınlanmış bir metin var CHP’nin web sayfasında. Metinde Kürt, Kürtçe ve ana dili kelimeleri yer almıyor.

CHP’nin 2020 yılındaki 37. Kongresinde yayınlanan 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde Kürt Sorunu bir cümlede geçiyor: “Başta Kürt sorunu olmak üzere tüm sorunlar demokrasi temelinde TBMM öncülüğünde çözülecek.” CHP, programında yaptığını burada da yapıyor ve hemen izleyen cümlede “Türkiye’nin tam bağımsızlığı, demokrasisi ve üniter yapısı güçlendirilecektir.” diyerek ilk cümlede söylediğini ikinci cümlede inkâr ediyor.

HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ (HDP) – YEŞȊL SOL PARTȊ (YSP)

Kapatma davası dolayısıyla HDP bileşenlerinden biri olan YSP ile seçime girme kararı aldı. Bu nedenle değerlendirmemizi HDP programı ve YSP seçim beyannamesi üzerinden yapmak durumunda kaldık.

HDP programında iki paragrafta HDP’nin ilkesel duruşu dile getiriliyor:

“Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını savunan ve bunu ilkesel yaklaşım çerçevesinde değerlendiren partimiz, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Kürt halkının varlık ve haklarının mutlak inkarıyla çözümsüzlüğe mahkûm edilen Kürt sorununun, barışçı, demokratik, eşit haklara ve gönüllü birliğe dayalı çözümünü savunur ve bunun için mücadele eder.”

“Partimiz, Türkiye gibi çok kimlikli, çok kültürlü, çok dilli ve çok inançlı bir ülkede tüm farklılıkların hiçbir baskı ve ayrımcı uygulamaya maruz kalmadan varlığını korumasını ve geliştirmesini savunur. Halklarımızın eşit ve özgür yurttaşlık hukuku içerisinde yaşama hakkına sahip olduklarını temel bir ilke olarak kabul eder.”

Burada Birleşmiş Milletlerin de kabul ettiği evrensel “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” nın kabul edilmesi anılmaya değer. Anılmaya değer bir başka kavram, AKP ve CHP’nin programlarında hiç geçmeyen ‘eşitlik’. Eşit olmayan halklar arasında gönüllü bir birliktelikten bahsedilemeyeceği açık bir gerçek. Mesela halklardan biri para ödeyerek dershanelerde ana dilini öğrenirken, bir diğerinin devlet okullarında ana dilinde eğitim alması gibi eşitsiz bir durumda, gönüllü birlikteliğe dayalı bir gelecek kurulamayacağını, aklı başında her insan bilebilir.

HDP programında haklı ve yerinde bir tespitle, Kürt Sorununun nedeni olarak 100 yıllık “farklılıkların inkarına dayanan ‘tek’çi anlayış”, çözüm olarak da “‘tek’çi anlayışın ortadan kaldırılması” gösteriliyor. Çözüm yolu olarak da “Demokratik ve özerk yerel yönetimleri” gösteriyor. Gerekçesi de söz konusu yönetimlerin “hem Kürt halkının taleplerinin yerine getirilmesinde hem de Türkiye’nin demokratikleşmesinde, toplumsal barışın gerçekleşmesinde, halkların özgür ve gönüllü birliğinde önemli bir rol oynayacağına” inanılması.

HDP programında, Kürtler için bir varlık ve yokluk sorunu olan ana dili konusundaki görüşleri birkaç madde halinde özetlemeye çalışalım:

  • Ana dilinde eğitim, herkes için bir haktır; bu hak eğitimin tüm aşamalarında geçerli olacaktır.
  • Ana dili hakkı kamusal alan da dahil her alanda uygulanacaktır.
  • Bütün yurttaşlara kendi ana dillerinde kamusal hizmet sunulması hedeflenecektir.
  • Çok dilli belediyecilik yaygınlaştırılacaktır.
  • Bütün halklar için, başta ana dillerinde olmak üzere, eğitim ve kültür politikaları hazırlanacaktır.
  • Farklı kimliklerin, dillerin, inançların ve kültürlerin hak eşitliği anayasal güvence altına alınacak ve bu anlayış üzerinden şekillenen bir anayasal yurttaşlık tanımı yapılacaktır.

HDP’nin seçime girdiği bileşeni Yeşil Sol Parti’nin seçim beyannamesinde de Kürt Sorunu Kürt Sorununun Demokratik Barişçi Çözümü” başlığı altında ele alınmış. Ana dili konusu da programdaki kadar geniş bir şekilde ele alınmış.

Üç parti dışındaki onlarca partiyi değerlendirme imkânı olmadı. Ancak bazı şeyler söyleyebiliriz.

YSP, 14 Mayış 2023 seçimlerinde, programında ve seçim beyannamesinde, HDP be bileşeni partilerle, Emek ve Özgürlük İttifakı partileriyle, Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkına yer veren tek partidir.

YSP, 14 Mayış 2023 seçimlerinde, programında ve seçim beyannamesinde, ana dilinde eğitim ve ana dilinin kamusal alanda kullanımı, Türkiye’deki bütün farklı halkların tanınması ve anayasal vatandaşlık tanımı yapılarak eşit vatandaşlık güvencesine kavuşturulması konularına yer veren tek partidir.

Sonuç olarak, YSP, 14 Mayış 2023 seçimlerinde, programında ve seçim beyannamesinde yapacağını ifade ettikleriyle, Kürtlerin, özellikle de Orta Anadolu Kürtlerinin üzerindeki asimilasyonu durduracak ve Kürt Sorununu çözecek parti olarak öne çıkıyor.

Bu nedenle, bütün demokrat olma kaygısı taşıyan insanları, hak, hukuk ve adalet gibi bir düşüncesi olan insanları, YSP’ye oy vermeye çağırıyoruz!

Bir yüzyılı daha kaybetmemek için bütün Kürtleri YSP’ye oy vermeye çağırıyoruz!

Orta Anadolu Kürtlerini, asimilasyonu durdurmak için YSP’ye oy vermeye çağırıyoruz!

PLATFORMA KURDÊN ANATOLIYA NAVȊN-PKAN