Başlarken sorayım, yaşamınızda hiç siyah zarflı mektuplar aldınız mı? Sanmıyorum; herhalde almak da istemezsiniz değil mi? Siyah renk insana hep ürperti, korku ve hüzün verir, bu nedenle kimse böyle bir mektup almak istemez. Peki böyle bir mektup alsanız ilk olarak aklınıza ne gelir? Şahsen böyle bir zarf alsam, üzerinde düşünür ve ürperirdim önce. Sonra, herhalde bir yakınım beni bir cenaze merasimine davet ediyor, diye düşünürdüm. Kim nasıl düşünürse düşünsün, insan böyle bir mektup alsa, bunun şahsı çeşitli korku labirentlerine çekeceği kesin. Belki tarihte bir ilktir ama maalesef bu da Kürtlerin kader hanesine yazılan mektup tiplerindendir!
Bu mektup çeşidi, 28 Şubat 1986 yılında sokak ortasında bir suikaste uğrayan İsveç Başbakanı Olof Palme’nin öldürülmesinden sonra bazı Kürtlere gönderilenlerden! Yani siyah mektuplar! Geçen gün Stockholm’de yapılan Palme’yi anma toplantısında, Palme suikastinin mağdurlarından Pısmamo adlı vatandaş mikrofonu alarak:
“Palme’nin öldürülmesinden sonra evime siyah zarflı bir mektup geldi. İlk defa böyle bir mektup görüyordum. Zarfı açtım, içinde başka bir siyah zarf daha vardı. Onu da açtım ve içindeki mektubu okudum. Mektubun ilk satırları şöyle başlıyordu: ‘Bu mektubu kopyalamak, yayınlamak, başkasına vermek yasaktır! Bunu ihlal edenler bir yıllık hapis cezası ile cezalandırılır!’ Mektup İsveç istihbaratından geliyordu ve bizim terörist olduğumuzu anlatıyordu…” Derken gözyaşlarını tutamayarak kalabalığın karşısında ağlamaya başladı.
Palme’nin öldürülmesinden tam 34 yıl sonra bile dökülen Kürt gözyaşları elbette çok şey anlatıyordu. 10 Haziran 2020 tarihinde ‘Palme suikastını Araştırma Komisyonu’ başkanı sayın Krister Petersson bir basın toplantısıyla: “Palme’yi öldüren Stig Engström’dür; Kürtler artık şüpheliler arasında değildir ve bu dosyayı kapatıyoruz!” yardımcısı Malender de: “PKK, yani Kürdistan İşçi Partisi, Türkiye’ye karşı kurulmuş ve ulusal kurtuluş mücadelesi veren bir örgüttür!” açıklamalarını yapmış, tam 34 yıl sonra Kürtler resmi olarak bu iftiradan aklanmıştır. Ama mağdur bırakılan Kürtlerin dramı, Pısmamo’nun gözyaşlarının da gösterdiği gibi hala bitmemişti. Esasında bunlar sadece Pısmamo’nun gözyaşları değil, bütünen Kürt halkının gözyaşlarıdır desek yeridir; çünkü:
Dünyadaki en büyük Kürt dostu, ‘Kürtlerin avukatı’ ve Kürt hakının istemlerini dile getiren tek dünya lideri öldürülmüş ve suç da Kürtlerin üzerine atılmıştı. Dostları için kendilerini ancak feda eden Kürtlerin alnına sürülen bu kara lekenin 34 yıl sonra kalkması elbette sevindiriciydi, ama bu süreçte Kürtlerin dünya çapında yaşadığı acının tarifi imkansız. Başta İsveç’te yaşayanlar olmak üzere, Kürtler büyük yıkımlar, işkenceler ve psikolojik baskılar gördü. En büyük baskıyı görenlerden rahmetli İsmet Celepli: ”Özel timler, sabah 50 zırhlı arabayla evimin etrafını çevirdiler, kapıyı kırarak içeri girdiler ve yatakta başımıza silah dayadılar. Oğlum yedi yaşındaydı, kelepçeleyip karakola götürdüler…” demesi ve sokaklarda o zaman Kürtlerin yüzüne tükürülmesi tabloyu biraz yansıtıyor… Böylece İsveç gibi bir ülkede Kürtlerin ‘terörist’ ilan edilmesi ile diğer Avrupa ülkelerinin aynı yolu takip etmesi sağlanarak, Almanya ve İngiltere sıraya konuldu. Kürtleri sıkboğaz etme bununla da kalmayarak bütün dünyaya yaydırıldı.
Kürt’ün özgürlüğüne düşman güçler, Kürtlerin dört bin köyünü yaktı, üç milyon insanını yurdundan ederek aç-sefil metropollerin sokaklarına sürdü. Onbinlerce güzel evladını sokaklarda vurdu ve Kürdistan baştan başa yakıldı. Bu terörün kaynağı 34 yıl önceki olaydır desem abartıyor muyum? Hayır, kesinlikle bir abartı değil; gerçek! Derinliğine araştırıldığında bunun böyle olduğu görülecektir. Çünkü dünya halkları arasında ‘Peygamber’ ve ‘barış güvercini’ olarak görülen Palme, güya Kürtler tarafından öldürülmüş ve bahane yaratılmıştı. Kürt’e yapılan zulmün başlama tarihi olan bu suikast ile beraber Kürtlere yapılanlara dünya devletleri, kurumları ve insanları sesiz kaldı. Hatta çoğu kez destek vererek Kürt kıyımı gerçekleşti ve bu hala devam ediyor.
Bu nedenle, “Siyah Zarfların” üzerine düşen gözyaşları aslında Kürt halkının hala damlayan gözyaşlarıdır! Sebep olanları da çok iyi biliyoruz…