Elbette devleti yönetenler, tarihçiler, araştırmacılar ve bazı yaşlılar Türkiye Devleti’nin kuruluşunda Kürtlerin verdiği bedelleri ve emeklerini bilir. Ama günümüzde birbiriyle ırkçılık yarışmasına girenler, her ulusa, dile, kültüre karşı toleranslı davranıp, Kürtlerin herşeyine saldıranlar ve Kürtlere sadece ölümü reva görenler, sahip olduklarında kimlerin payı olduğunu tam bilmez. Devletin kuruluşunda Kürtlerin verdiği bedellerin binlerce örneği var; bu yazıda, sadece bir Kürt aşiret federasyonun verdiği emekleri yeni nesillerin bilgisine sunarak, tekrar düşünmelerinde fayda vardır.
Kürdistan’dan, Ankara, Aydın ve Karaman bölgesine ilk gelen Kürt kümesi, Türk tarihçilerinin ‘Bozulus’ şemsiyesi altında, ‘Tabanlı’ olarak tanıttığı aşiret konfederasyonudur. Bozulus, Akkoyunlu devletini teşkil eden esas unsurdur. Daha sonra Karakoyunlular’dan dağılanlar ile birlikte toplam 101 aşirettin oluşturduğu büyük bir topluluk. Geliş sebeplerinin Osmanlı-Safevi savaşları ile Yavuz’un Kızılbaşlara karşı olan katliamları olduğu tahmin ediyorum. Bütün Türk tarihçileri bu konfederasyon nüfusunun Anadolu’daki birçok şehirden daha kalabalık ve tahminen 40 bin olduğunu söyler. Diyarbakır, Urfa, Mardin, Adıyaman çevresinden batıya ilk olarak 1540 yıllarından önce geldikleri biliniyor. Çünkü bu yılda yapılan tahrir (sayım) da dört aşiret federasyonu olarak geldikleri tespit ediliyor.
Osmanlı devlet memurları bilerek, kayıtlarda aşiretlerin isimlerini Türkçeye çevirerek yazmışlar. Tabanlı dedikleri boyu, biz Kürtler, Terıki olarak biliriz. Bu bazen ‘Türkanlı’ olarak da kayıtlara geçer. Bugün de Diyarbakır, Adıyaman, Ankara ve birçok yerde görmek mümkün. Dört aşiret dedikleri Tabanlı (Terıki), Karamanlı (Canbegan), Şeyhlü (Şexan) ve diğerini de Türkçe isim verildiği için bilmediğimiz ama büyük bir ihtimalle Mirdesî veya Zerikî aşireti olduğunu tahmin ediyorum. Günümüzde hepsi Ankaraya bağlı Haymana’nın köylerinde yaşıyorlar. Konuştukları Kurmancî ağzı, diğer aşiretlerden farklı olarak, Amed’deki ile aynıdır.
Bu aşiretlerin eski geçim kaynakları hayvancılık; 1540 yılında Bozulus’un 1.998.264 adet vergiye tabi koyunu var. Başta sarayın, ordu ve halkın et ihtiyacı bu koyunlar ile karşılanıyor. Bu hizmetin yanında koyun başına verilen ağır vergiler de devletin kasasına büyük gelirler sağlıyordu. Bunun dışında: Resm-i Yaylak, Resm-i kışlak, Resm-i geçit, resm-i otlak, Resm-i Hâne, Bâd-ı hevâ, Cürm-ü cinâyet gibi onlarca vergiyi devletin hazinesine ödemek zorundalardı. O tarihten kalma kayıtlara göre Bozulus’a bağlı aşiretlerin 4273 de devesi mevcut. İran seferi sırasında (1585) Bozulus’tan 1500 deve alınmıştır. Devlet, çoğu zaman bu develere el koyarak veya çok ucuza kiralayarak, cephane, buğday, maden vs taşımada kullanmıştır. O zamanın koşullarında bu 4273 kamyon veya TIR demek. Bu verilerden anlaşılacağı üzere sadece bir aşiret boyunun devlet hazinesine ve askeriyesine katkı payı çok büyük.
İşte bu nedenledir ki, sarayın içinde aşiret postunu almak için büyük çatışmalar ve ayak oyunları meydana gelmiş. Bunlara ’Voyvoda’ ismi verilir. Bunlar silahlı adamları ile aşiretlerin içinde dolaşır onlardan devlet adına vergi toplardı. Aldıkları verginin yüzde 25’ni kendi hisseleri olarak alabiliyorlardı. Ama çoğu zaman halka keyfi vergi yükleyerek büyük bir sömürü gerçekleştirmişlerdir. Bunun dışında aşiretlerden bir boybeyi ve bir Kethüda da seçilirdi. Kethüdalar kendi aşiretlerinden sorumluydu, halktan vergi alır ve voyvodaya karşı sorumluydu. İşte bu üçlü idari sistem ile halk iliklerine kadar sömürülür; hem kendi ceplerini hem de devlet hazinesini doldururlardı. Her üçünün seçiminde de devletin etkisi belirgindir. Bunlara dayanamayan halk zaman zaman isyan etmiştir. Bunlardan bir taneside Tufan Gündüz’ün: ’Tabanlu Deli Bekir başına topladığı adamlarla hem devlete hem de kendi aşiretine zarar vermiştir’ dediği, Xelo ye Deli Pepe’dir ama o halkına zarar vermemiştir.
İşte bir aşiret boyunun TC devletinin kuruluşunda olan emeğinin kısa bir kesiti. Bu değerler üzerinde oturan, ırkçılık yapan, Kürt’ün herşeyine karşı olan kesimlerin aslında Kürtlere ne kadarda borçlu oldukları gerçeğini bilmeleri ve nankörlükten vazgeçmeleri gerekir.