“Tarihi; savaş veya mücadeleyi kazananlar yazar” diye bir söz vardır. Her şey, kazananların gördüğü veya görmek istediği gibi yazılır. Tarih aslında gerçekleşmiş bir sonuçtur ama yaptığımız ise onun yorumudur.
Şimdi biz birkaç örnekle bu konuyu açalım. Örneğin; siz Türkiyelisiniz ve 1453 yılını, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi olarak bilirsiniz ve onu öyle yorumlarsınız. Fakat bunu bu şekilde yorumlayan aynı kişi, 1920-22 yıllarında İngiltere’nin İstanbul’u ele geçirmesini de, her nedense İngiliz işgali olarak yorumlar. Şimdi, neden İstanbul Bizansların ellinden alındığında fetih oluyor da, İngilizlerin ele geçirmesi işgal oluyor? Yine bir örnek daha; Sefere çıkan Osmanlı ordusu, geçtiği güzergahta üzüm bağlarından söktüğü her üzüm salkımı yerine bir altın paranın asıldığı yazılır durur. Hatta bunu bir ara 1990’ların hükümetteki SHP bakanı Sivas’lı ve Kürt olan Azimet Köylüoğlu’da Avrupa birliğine karşı söylemişti. Demek bir bakan dahi ciddi ciddi buna inanabiliyordu! Hiç kimsenin aklında “Osmanlı’nın başka topraklarda işi neydi” diye sormak gelmiyordu? Hiç kimse; ne kadar ganimet, ne kadar cariye hesabını yapan, dahası işgal edeceği devletin kasasına el koymak için, önce hazineye koşan bir devletin orada işi neydi diye. sormayacaktı!
İşte burada gerçekleşmiş olan, olayın yapılmış yanlı ve kasıtlı yorumlarla nasıl ters yüz edildiğine misaldir. Peki bu sadece Türkiye’de mi böyledir? Tabi ki hayır. Bu bütün dünyada böyle yorumlanır. Onun için eğer; kendi tarihini kendin yazamıyorsan haklı olsanız dahi ileride okuyacağınız tarih sizi her zaman bir canavar ve kan içici olarak olarak gösterecektir. Nelson Mandela’yi terörist diye içeri atan o zamanın Güney Afrika ırkçı zihniyeti, onun devlet başkanı olduktan sonra Nobel Barış ödülüne aday gösteren zihniyet te aynı zihniyetti.
Bu konuyu bir Afrika atasözü ile kapatırsak ne denmek istendiği daha iyi anlaşılmış olur. “Aslanlar kendi hikâyelerini yazmadıkça, avcıların kahramanlık hikâyelerini dinlemek zorundayız. Biz Kürtler; kendi tarihimizi yazmadığımız sürece, başkaları bizim hakkında yazdıklarını okumak zorunda kalacağız. Oysa onların yazdıkları; yalan yanlış şeyleri, burada tek tek anlatmaya kalkarsak; tarih utanır, edebiyat utanır, yazı makinası utanır ama bir tek onu yazanlar ve onun doğru olduğuna inananlar dışında!