Kürtlerin iyi bildikleri bir hikayeye göre, varlıklı Kürt baba, yaşı epey ilerlediĝinden malının, mülkünün yönetimini oĝullarına bırakır. Bırakmadan önce de mülklerini nasıl yönetecekleri konusunda gerekli öĝütleri verir.
Aradan birkaç ay geçtikten sonra, oĝullardan biri “bir tavuĝumuz çalınmış!” diye içeri girer. Baba, “tavuĝunuzu çalanı bulun!” der. Oĝulları kısa bir deĝerlendirmeden sonra “bir tavuĝun ne önemi olabilir?” diyerek birşey yapmama kararına varırlar.
Ne varki, birkaç ay sonra oĝullardan biri “bir koyunumuz çalınmış!” diyerek içeri girer. Yaşlı baba, “tavuĝunuzu çalanı bulun!” der. Oĝulların tepkisi “baba biz koyunumuz çalınmış diyoruz, sen ‘tavuĝunuzu çalanı bulun!’ diyorsun” olur. Ama ne tavuk, ne de koyun hırsızını bulmak için ciddi birşey yapmıyorlar.
Ne varki çalınanların sonu gelmiyor. Bir süre sonra, oĝullardan biri “bir atımız çalınmış!” diyerek içeri girer. Baba yine, “tavuĝunuzu çalanı bulun!” der. Oĝulların tepkisi “baba biz atımız çalınmış diyoruz, sen tavuĝunuzu çalanı bulun diyorsun!; bu tavuk niye bu kadar önemli? Koyunumuz, atımız çalınmışken…” olur.
Yaşlı baba, “tavuk önemli” der “çünkü tavuĝunuzu çalanı bulsaydınız, birileri koyununuzu çalmaya cesaret edemeyecekti! Eĝer koyununuzu çalanı bulsaydınız atınız çalınmayacaktı!” der.
Şimdi bu hikayeyi niye mi anlattım ben? Boĝaziçi Universitesi üzerine.
Biliyorsunuz bir yakın bir zamanda HDP’nin tüm belediyelerine bir bir kayyum atandı. Maalesef çok ciddi bir tepki görülmedi üniversitelerde; ya da diĝer toplumsal kesimlerde. Oysa Kürtlere kayyum atanması ‘Boĝaziçi’nin tavuĝunun çalınması’ demekti. Tavuk hırsızını yakalamayan ‘Boĝaziçi’nin koyunu çalındı.
Şimdi artık demokrat herkes için Boĝaziçi’nin koyununu çalan hırsızı yakalama zamanı. Deĝilse sırada içimizden birilerinin, sonra da sırayla hepimizin ‘atının’ çalınacağı kesin.
Hırsız, bir köyden toplu olarak koyun kaldıracaksa, o köyden mutlaka bir işbirlikcisi var demektir. Kürtçe’de ‘elbir’ denilir bunlara. Barış sürecinin bitirilmesinden sonra, Kürt adına ne varsa hepsini yok etmek üzere oluşturulan AKP-MHP-derin devlet ittifakının muhalefet ayaĝını oluşturan CHP’nin lideri, yani koyunları çalınacak köyün ‘elbir’ı “Karışımızda kontrolünü kaybetmiş bir siyasi iktidar var, gerginlikten besleniyor. Ve bizler aklı selim sahibi olmak zorundayız, sağduyu ile davranmak zorundayız. İktidarın değirmenine su taşımamak zorundayız” diyor. Yani aslında öĝrencilere “herşeyi bırakıp evinize dönün” diyor; ruhunun bütün derinlikerine sinmiş ‘devlet’ refleksiyle. Hem dünya ona hoş; 10’a yakın seçime girmiş, ama iktidar olamamış, ama yine de başkanlık koltuĝunu korumuş biri için aklına gelen herşeyi söylemek lüks olmasa gerek. Ya biz ‘atı’ tehlikede olanlar? Onu dinlemek gibi bir lüksümüz var mı?
Gün, atımızı çalma hazırlıĝındaki hırsızları ve ‘elbir’larını deşifre etme ve yakalama zamanı…
Ha, bu arada, derdimi anlatmak için konusu hırsızlık olan bir hikayeyi seçmemin, Boĝaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum Melih Bulu’nun ‘intihal’ yani bilim hırsızlıĝıyla alakası yoktur. Iyi mi, kötü mü bilmem ama sadece bir tesadüf oldu.